4.Bölüm "Kuyudaki Yabancı"

1.9K 96 477
                                    

"Rastlantı dünyanın en eski ilahi gücüdür. Birine rastlamanız bazen ödüldür, bazen de ceza.

Jean Baudrillard

~Bölüm şarkısı: Experience, Ludovico Einaudi

Dördüncü Bölüm
"KUYUDAKİ YABANCI"

Bir kız çocuğu vardı. Çelimsiz, soluk benizli, gözleri yaşamın aynası kadar soğuk küçük bir kız.

O kız önce doğdu, o zamanlar hiç bilmese bile korkunç bir yalnızlığın içine düştü.

Sonra büyüdü, hayatın toz pembe olduğu yanılgısına düştü. Akrep yelkovana sertçe düşüp günler hızla geçerken, aslında hayatın ne kadar acımasız olduğunu anladı. Düştüğünde elinden tutan, arkadaşları tarafından haksızlığa uğradığında hakkını savunacak, mis kokulu ve lezzetli yemekler hazırlayan annesi, işten eve geldiğinde yorgunluğuna rağmen oyunlar oynayan babası, geceleri saçlarını okşayarak masallar okuyan bir ailesi yoktu.

Küçük kalbinde kimsesizliğin en büyük yasını tutuyordu.

Zamanla büyüdükçe avuç içindeki her şeyin ucu yangını bahşetti. Damarlarında kol gezinen yaşama sevinci, zaman geçtikçe buğulu bir camdaki yazıya benzedi. Her darbede biraz daha yok olarak kül oldu.

İsis Çolpan böyle var oldu.

En çok, okula bile komşularının yardımı ile giderken var oldu.

İki günde bir yırtık pırtık çantasına başkaları tarafından koyulan peynir ve ekmeği yediğinde var oldu.

Herkesin rengarenk kalemleri, defterleri varken kendisinde yalnızca yarılanmış kurşun bir kalem olduğunda var oldu.

Yirmi üç senedir kimsesizliğimin yasını tutuyordum ve bu leke üzerime kazınmıştı. Hayatıma kim girse bir gün mutlaka gideceğini kabullenmiştim.

En önemlisi, hiç kimseye yuva olamayacağımı biliyordum.

Bir yuva olamayacak kadar yıkık döküktüm. Camları yer yer çatlamış, perdesiz, aşınmış kapılı, duvar boyaları dökülmüş, rutubet kokulu bir evdim ben. Bir dönem yeni sahibi sayesinde parıl parıl parlayan, neşeli kahkahaların eksik olmadığı bir ev iken, şimdi tekrar eski halime dönmüştüm.

Arabanın içini kesif bir sessizlik kapladığında, ikimizin de derin düşünceler içerisinde olduğunu görebiliyordum. Kafasında dönen çark sesleri bana kadar ulaşıyor, düşünce sarmaşığına girmiş beynimdeki uğultunun artmasına sebep oluyordu. Camdan Bolu'yu seyrediyor ve düşünüyordum. İlk defa geldiğim bu şehrin bana getirisinin ne olduğunu bilmiyordum. Yanımdaki adamın planlarını bilmiyordum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum.

Aslında hiçbir şey bilmiyordum fakat aynı zamanda çok şey biliyordum.

Şehir merkezine biraz uzaklıktaki mekâna geldiğimizde arabayı ağaçların altına park etti fakat inmedi. Ben ne yaptığına bakarken, o gözleriyle girişi kontrol ediyordu.

"Neyi bekliyoruz?" Huysuz bir bakış attığında tek kaşımı kaldırdım.

"Barbie setimi unutmuşum, getirmelerini bekliyorum." Duraksadım.

Kutsiyet                                                           |tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin