"Bazen kötüler, nadiren de iyiler kazanır. Çoğunlukla herkes kaybeder."
Ruhi Mücerret, Murat Menteş
~Bölüm şarkısı: Hayatımın Nakaratı, Görkem Sağlam
On Birinci Bölüm
"İYİLİĞE GİZLENMİŞ KÖTÜLÜK"Bazen bir şeyin farkında olmamak, olmaktan daha iyiydi. Öğrendiğim her yeni bilgide ruhumun sarsılmış duvarları altında kalacağımı bilmiyordum. Kurduğum hayallerimin birer birer yıkılışını izlemiştim. Annemin beni neden sevmediğini anladığımda on dokuzuncu yaşımın sonlarındaydım.
"Sevmek meşakkattir." diyen yaşlı bir adam vardı sokakta. Elinde adını bir türlü okuyamadığım, eski kitabıyla dolaşır ve karşısına kim çıkarsa bu cümleyi söylerdi. O zamanlar henüz bir evim yoktu ve dışarıda kalıyordum. Bir gün ben bankta oturup düşünürken tepemde belirmiş ve artık alışageldiğim sözleri söylemişti. Daha sonra omzuma dokunmuş ve dudaklarından ilk defa farklı bir cümle dökülüvermişti.
"Korkma, seni de hiç sevilmediğin yerlerinden seven biri çıkar." deyip gitmişti gitmesine ama omuzlarıma yüklediği yükten haberi yoktu. Gözlerimden akan çaresizliği mi okumuştu yoksa öylesine mi söylemişti bilemiyordum fakat bendeki anlamı büyüktü. O gün sevginin gerçekten meşakkat gerektirdiğini anlamıştım. Arkasından "Kendi annesinin bile sevmediği birini kimse sevmez." diye mırıldanmıştım fakat yaşlı adam söylediklerimi duyamadan gitmişti. Eğer geriye dönme şansım olsaydı, o gün orada tüm çaresizliğiyle oturan genç kızı omuzlarından tutup sarsardım.
Bak derdim. Seni de koşulsuz, şartsız seven vardı ama gitti.
Bencildim. Hatta öyle bencildim ki, sırf içimde sürekli harlanan intikam ateşini söndürmek için anılarımızın sesini görmezden gelebilirdim.
Demir, beklediğimin aksine olay çıkarmamış ve yalnızca geriye çekilmişti. Açtığı boşluktan içeri girdiğimizde sakince kapıyı ardımızdan kapattı. Kolundan çekiştirdiğim Melisa'yı salondaki koltuklardan birine oturttum ve ben de yanına oturdum. Ortamda insanı oturduğu yerde rahatsız eden bir sessizlik olurken Demir ayakta duruyor ve dik dik suratıma bakıyordu. Yüzü ifadesiz, bakışları donuktu. Bu yüzden ne düşündüğünü anlamakta güçlük çekiyordum.
"Benimle gel." dedi. Merdivenlere doğru yürüdü ve ardından gözden kayboldu. Uzunca oflayarak ayağa kalktım, montumu çıkartıp bir köşeye fırlattım.
Melisa'ya "Uslu dur." dedikten sonra sakin adımlarla ilerledim. Basamakları çıkarken esniyordum. Koridora vardığımda hangi yöne gideceğimi bilemediğim için savsak birkaç adım attım. Diğer odaların aksine açık olan kapıyı görünce adımlarımı oraya çevirdim. Neden çağırdığını bilmiyordum fakat tahmin edebiliyordum. Odaya girince gözüme çarpan ilk şey geniş ve büyük yatağın üstünde uzanan Demir olmuştu. Kollarını başının altına koymuş ve her an uykuya dalacak gibi duruyordu. Kol kasları haddinden fazla gerildiği için bedeni olduğundan heybetli duruyordu.
"Orada dikilmeye daha ne kadar devam edeceksin?" Kapının kolunu kavrarken geriye doğru bir adım attım ve sorusuna cevap vermekten kaçındım.
"Neden çağırdın?" diyerek konuyu değiştirdim. Bir an önce aşağı inmek istiyordum. İçimde baş kaldıran olumsuz tüm duygular çığırıyor ve buradan gitmemi söylüyordu. Tavana diktiği bakışlarını üstüme dikti ve kısık bakışlarıyla bir müddet beni izledi. Gerginlikle yutkundum. Aniden ayağa kalktığında tüm kaslarımın kasıldığını hissediyordum ve bu durum gittikçe sinir bozucu bir hal alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsiyet |tamamlandı|
Novela Juvenil+18 ögeler barındırmaktadır; şiddet ve cinsellik. ~ "Sen," diye fısıldadım gecenin şavkında. Vücutlarımız ahenkle birbirine çarpıyor, aynı zevki kucaklıyordu. Boynunu kokladıktan sonra derin bir öpücük kondurdum. "Beni önce yaktın, sonra küllerimi...