3.Bölüm "Veryansın"

2.6K 119 725
                                    

"Olmayan bir şey olandan çok sarsıyor beni, bir o kalıyor ortada, olmayan şey."

Macbeth, William Shakespeare

~Bölüm şarkısı: Indigo Night, Tamino

Üçüncü Bölüm
"VERYANSIN"

Ruhum sancıyordu.

Kimsesizliğe alışmışken, küçük bir kızın üç yılda beni kendine bu denli bağlamasına inanamıyordum. Sanki elini göğüs kafesimden içeri sokmuş, kalbimi avuçlarına almıştı. Sonra avucundakini nazikçe okşarken ortadan ikiye yarmış ve ilmek ilmek kendi adını kazımıştı.

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Buğday tene,hafif dolgun dudaklara ve kemerli bir buruna sahipti. Fakat öyle bi aurası vardı ki; gözlerine baktığımda karnıma sıkı bir yumruk yemişçesine sarsılıyordum. Gözleri toprağın altında yatan küçük kız kardeşi ile çok benziyordu. Demir'in harelerinin ortası açık kahveydi ve çevresi ise kahvenin her tonunu barındırıyordu. Buğlem'in gözlerinin tek farkı ise ortasının elaya dönük olmasıydı. Yavaşça yutkundum. Önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına itekledim.

"Bu geceyi unutma, Aset. Olur da yaşayacaklarını kaldıramazsan,"
Elini şakağına götürdü, "Söylediklerini hatırla." Sesi güneşe bir türlü ulaşamayan kuşlar gibi kırıktı.

Gözlerimi gözlerine dikip, sertçe,
"Zor olacak biliyorum. Belki kurtulamayacağımız kadar boka batacağız ama kararımdan asla dönmeyeceğim." derken söylediklerimde daha önce hiç olmadığım kadar emindim.

"Değecek." diye fısıldadı.
"Bu plan için kafa patlattığımın her saniyesine, onun tenine değen her toprak tanesine değecek."

Başımın iki yanına yasladığı kolunu kaldırdı. Oldukça yavaş hareket ediyordu ve bir şeyleri sindirmeye çalışıyor gibiydi. Tuhaf, iç gıdıklayıcı kokusu da kendisiyle beraber uzaklaştı fakat varlığını üstümden çekmedi. Güçlü, gittiği her yerde kendini belli eden bir kokuydu.Teninden yükselen bu koku, cehenneme giriş biletim olacak kadar yoğundu. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. Kaburgalarım ağrıyordu. Elimi karnıma yaslasam sanki ağrı avuçlarıma, oradan da tüm bedenime sıçrayacak gibiydi.

Geniş omuzları, ince beli ve bacaklarını sımsıkı saran kotuyla günaha davet çıkarır gibi dikiliyordu. Ama içindeki ölümü görebiliyordum. Tüm güzelliğine rağmen zihninin ortasında elinde kanlı bıçağıyla bekleyen azraili görebiliyordum. Kapalı bir kutu gibiydi, ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlamak çok zor geliyordu. Onun hakkındaki ilk izlenimlerim bile yalnızca iki cümleden ibaretti. Fakat ne ben onu çözmeyi deneyecek bir kadındım, ne de o zihninin kapılarını bana tamamen aralayacak bir adamdı.

Biz, ayrı topraklarda tomurcuklanan ve ayrı dallarda yeşeren çiçekler gibiydik.

Tek ortak noktamız; Aynı yerden durmadan kanayan bir yaramızın olmasıydı.

İkimizde kendi ormanlarımızda kaybolan insanlardık. Farklı yerler, aynı hisler, benliğimizin bütünüydü.

"Git uyu. Yarın işlerimiz var." Arkasını dönerek merdivenlere yöneldi. Salon savaş alanından halliceydi fakat umursamadım. Çoğu işimi üşengeçliğimden sürekli ertelerken onun dağıttıklarını toplayacak son insandım. Elimle bütünleşecek kadar çok sıktığımı fark ettiğim bardağı sehpanın üstüne bıraktım. Salondan çıktıktan sonra tuvalete girerek ihtiyaçlarımı giderdim. Buğlem'in odasına girdiğimde köşeye iteklediğim valizimi açtım. İçinden rahat bir eşofman ve kazak seçtikten sonra hızla giyindim. Odanın yarısını kaplayan büyük gardırobun başına geldiğimde duraksadım. Yine ellerim titriyordu. Dolabın kapaklarını hızlıca açtım. En üst rafta duran, yastık, çarşaf ve yorganlardan birer tane aldım. Diğer kısımlara bakmaktan çekinerek kapağı kapattım. Büyük halının üstüne hepsini sırayla serdikten sonra yere uzandım. Belli belirsiz deterjan kokusu geliyordu.

Kutsiyet                                                           |tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin