34.Bölüm "Fortis et Liber"

520 26 9
                                    

Bölüm şarkıları:

Renk, Renk
•Prologue, Evgeny Grinko

~

OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
"Fortis et Liber"

Balo gecesi, Moskova/ Rusya

O sevgi en başta benim hakkımdı
Biricik sevdiğin ben olmalıydım
Gönlüne başkası girmemeliydi
Tanrı'dan dileğin ben olmalıydım

"Kapat ulan şunu!" diye bağırdığım an şarkının sesini kapattı. Kafayı yememe saniyeler kalmıştı.

"Sikeyim!" Masanın üstündeki eşyaları elimin tersiyle fırlattım. Öfkem bir türlü dinmiyordu. Sırf kafam dağılsın diye açtığı şarkılardan en çok bu yakmıştı canımı.

"Sakin ol." Karşımda oturup boş boş konuşan adama ters bir bakış attım.

"Ne sakini lan? Ne sakini? Evlenmiş diyorum, evlenmiş! Üstüne üstlük beni hatırlamıyor bile!" Ellerini havaya kaldırdı.

"Tamam haklısın ama bir sebebi vardır muhakkak." Alayla güldüm.

"Evlenmiş." dedim bastıra bastıra.

Nasıl olurdu da evlenirdi? Flört olabilirdi, sevgili olabilirdi ama evlilik de neyin nesiydi? Bu nasıl bir saçmalıktı? Beni nasıl unutmuştu? Unutmak kolay bir eylem miydi?

Kalktığım koltuğuma geri oturdum. Ellerim çoktan ensemi bulmuştu. Kapattım gözlerimi. Derin nefesler aldım. Gözümün içine baka baka kocam demişti aksanlı sesiyle. Hatırlamıyordu da beni. Kimsiniz diyen bakışları birer ateş parçası olup göğsümü dağlarken elimden gelen tek şey öylece durmaktı. Yıllarca köpek gibi, deli divane tüm dünyada onu ararken her ihtimali düşünmüştüm. İlk üç sene boyunca kaçıp gitmesine rağmen bir şekilde bir yerlerde nefes aldığına inanmıştım. Fakat o üç sene bir yaprak misali uçup gittiğinde ben artık onun yaşadığına dair umutsuzdum. İçimden bir ses hayır, yaşıyor diye çıkışırken zihnim hep en kötüsüne hazırlıyordu. Kaçırılmıştır belki, hatta çetenin eline düşmüş olabilir dedim. Bir ihtimal esir tutuluyordur dedim. Ama yıllar geçtikçe bu ihtimaller de diğer yüzlercesi gibi çabucak kaybolup gitti. Çünkü eğer onların elinde olsaydı çoktan bana ulaşırdı o şerefsizler. Ama beş yıl boyunca kimse ulaşmadı. Ne arayan vardı ne soran.

Ta ki bu geceye dek.

Görevdeyken katıldığım siktiriboktan bir baloda onu görmek aklımın hayalimin alamayacağı bir durumken ben görmüştüm. Elinde bir tablet vardı, onunla ilgileniyordu. Yerime mıhlandım sanki o an. Yine halisünasyon görüyorum sandım. Başkasını ona benzetiyorum sandım. Ne de olsa yapmadığım şeyler değildi. Sahi, kaç kadını o sanıp defalarca hayal kırıklığına uğramıştım? Sayamayacağım kadar çok kez. Ama ne zamanki gözlerini gözlerime dikti işte o an anladım. Ne hayaldi ne de yalan. Oradaydı işte. Birkaç adımda yanına gidebileceğim kadar yakındı üstelik. Ama yapamamıştım. Koluna taktığı pezevenk canını sıkar diye hiçbir şey yapamamıştım. Oysa ne çok isterdim yüzünü avuçlarımın arasına almayı... Saçlarını okşamayı...

Kutsiyet                                                           |tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin