"Ağlamak için gözden yaş mı akmalı, dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?"
Victor Hugo
~Bölüm Şarkısı: Gezegen, Kalben
Altıncı Bölüm
"KALBE ATILAN KESKİN ÇİZİK"Yüzümden süzülen her bir yağmur damlası aslında dökemediğim gözyaşlarımdı.
İçime içime akan, cılız gözyaşlarım şiddetini artık gizleyemiyordu.
Yağmur, önce bardaktan boşanırcasına hızla ve öfkeyle yeryüzüne düşerken, zaman geçtikçe hiddeti azalmış, usul usul yağıyordu. Üstüme düşen hangi gezegendi bilmiyordum fakat ağırlığı altında eziliyordum.
Damağıma yayılan kesif acıyı yutkunarak kaburgalarıma gönderdim. Yılların alışagelmişliği ile zevk içinde kabullendi. Kemiklerimin teker teker, sertçe kırıldığını ve kalbimin artık tamamen başıboş kaldığını hissedebiliyordum .
Neye söz verdiğimi, bu sözün beraberinde neleri getireceğini bilmiyordum. Nedenini sorgulamayacak kadar bitap olduğumu biliyor ve bunu kullanıyordu.
"Ben bu sözü sana değil, ona veriyorum." Karşımdaki adamın yüzünü seçmekte zorlanıyordum fakat göz göze geldiğimize emindim. Biçimli kaşlarını çattı.
"Biliyorum Aset , içim bu yüzden rahat." Dünyanın tüm yükü omuzlarındaymış gibi bakıyordu. Çaresiz, pişman, hüzünlü... Açık bir kitap gibi sunduğu duyguları bir anda silinerek kendini ifadesizliğe bıraktı. Bir süre yağmurun altında ıslandık ve sessizliğe gömüldük. Sırılsıklam olmuştuk fakat yağmur dinene kadar yerimizden kıpırdamadık. Yalnızca bedenen vardık ve ikimizin de zihni apayrı yerlerdeydi.
"Hava soğuk. İçeri geç istersen." Söyledikleri ile girdiğim girdaptan çıktığımda ilk olarak ne söylediğini anlayamadım. Saniyeler sonra kavrayabildiğimde başımı sallamakla yetindim. Bir yolun en başındayken hasta olup devre dışı kalmayı istemiyordum. Ben önden, o arkada ilerlerken içeri girdik. Üstümüzden damlayan sular parkeyi ıslatıyordu. Merdivenleri tırmandıktan sonra kaldığım odanın kapısına geldiğimde duraksadım. Demir durduğumu görmeden odasına girdiğimde elim kapının kolunda kaldı. İçeri girmeye çekiniyordum fakat kıyafetlerim içerideydi ve Demir'den hiçbir şey istemeyecek kadar da gururluydum. Derin bir nefes alarak içeri girdim. Hafif tıkalı burnumdan içeri kokusu dolduğunda alt dudağım titredi. Çantamdan şampuan ve havlu aldığımda banyoya girdim. Suyu ayarladıktan sonra ıslak üstümü çıkardım ve kabine girdim. Önce biraz ısınmak için sıcak suyu açtım fakat içimdeki yangını körüklediğini fark ettiğimde soğuk kısmı açtım. Saçlarımı sertçe köpükledikten sonra vücudumu yıkadım ve kabin duvarına astığım havluya sarındım. Kurulandıktan sonra dolabın içinden aldığım bezle her yeri sildim. İzimin kalmamasını, hiç burada var olmamışım gibi görünmesini istiyordum.
Odaya girdiğimde vücudumu bir kez daha kuruladım ve yıllardır benimle olan çantamdan kıyafetlerimi çıkarttım. Bir çırpıda giyindikten sonra saç havlusu ile saçımdaki fazla suyu aldım. Tıpkı dün gece yaptığım gibi yatağımı hazırladım. Yerin sert zemini sırtımı biraz olsun acıttığında göz ardı ettim.
Yanan kırk mumun sıcaklığını hissederken tavana hiç bakmadan gözlerimi yumdum.
Kırkıncı gün, küçük kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsiyet |tamamlandı|
Novela Juvenil+18 ögeler barındırmaktadır; şiddet ve cinsellik. ~ "Sen," diye fısıldadım gecenin şavkında. Vücutlarımız ahenkle birbirine çarpıyor, aynı zevki kucaklıyordu. Boynunu kokladıktan sonra derin bir öpücük kondurdum. "Beni önce yaktın, sonra küllerimi...