28.Bölüm "Kayboluş Sarmalı"

1K 38 7
                                    

"Ve ölüm birleştirmiyor, ayırıyor insanları."

Memleketimden İnsan Manzaraları, Nazım Hikmet

Bölüm şarkıları:

Danger, AHI
•As You Are, The Weeknd
•Henna, Mehrdad Mehdi (dans şarkısı)
Kuytudayım, FarDas
I Hold You, CLANN


Yirmi Sekizinci Bölüm
"KAYBOLUŞ SARMALI"


Tutku... Adem ile Havva'nın yasaklı meyveyi yemesiyle başlayan o uzun yolculuk. İnsanı içten içe bitiren, tüm duyularını ayağa diken o ihtiraslı büyü. Başlı başına tehlike olan bu duygu iki insanın arasında filizlenip büyürken çatırdamaya başlayan yangında kül olana kadar yanmamak mümkün değildi.

(+18 başlangıcı, lütfen ona göre okuyun.)

Cümlem biter bitmez dudakları dudaklarımı buldu. Bu hissi seviyordum. Kalbim adeta yerinden çıkacakmış gibi atıyor, göğüs kafesimi dövüyordu. Tüm bedenimi ele geçiren titremenin sebebi kollarında olduğum adamdı.

Bacaklarımdan kavradı ve beni kucağına aldı. Bacaklarımı beline dolarken dudaklarımdaki hakimiyeti sürüyordu. Saçlarını çekiştirdiğimde derinden gelen bir sesle inledi. Karşılığını vermek ister gibi kalçamı avuçladığında bedenimi bedenine bastırdım. Bir eli kalçamdayken diğer eliyle saçlarımı toplamıştı ve hafif hafif çekiştiriyordu. Piyanoya doğru ilerlemeye başladığında ben de onunla birlikte ilerliyordum. Adımları piyanonun dibinde bittiğinde beni kucağından ayırdı ve az önce büyülü sesler çıkartan aletin tuşlarından ziyade köşesine oturtturdu.

Dudakları rotasını boynuma çevirdi ve bu defa izlerini oraya bırakmaya başladı. Elimi ensesinden hiç ayırmıyor, daima oraya sabitleme isteği duyuyordum. Sert sayılabilecek derecede ısırdığında inleyerek kafamı geriye attım. Nefes seslerimiz az önceki şarkının yerini almıştı. Daha hoş olduğu gerçeğini göz ardı edemezdim.

"Demir..." Fısıltım ıslık gibi kayıp gitti dudaklarımın arasından. Ellerim omuzlarında, pazılarında ve karın kaslarında fütursuzca dolaşıyordu. Bacak aramdaki sızı saniyeler geçtikçe artıyor, çamaşırımda edepsiz bir ıslaklığın yayılmasına neden oluyordu. Üstümdekileri bir çırpıda çekip attı. Dudakları artık omzumdaydı. Aniden dişlerini köprücük kemiğime geçirince kafamı geriye attım.

"Siktir!" Kafasını kaldırdı ve alev alev yanan kahveleriyle baktı. Bakışlarındaki pırıltı kasıklarımdaki ateşi harlamıştı. Koyu hareleri birer inci misali parlarken eli çenemi sıkıca fakat canımı acıtmadan kavradı. Sert bir öpücük bahşettikten sonra boynumu ısırdı ve emdi. Gözlerim çoktan anın büyüsüyle yumulmuştu. Üstündeki kazak gözüme fazlalık geldiğinde elimi göğsünden itibaren aşağı doğru sürükleyerek kışkırtıcı biçimde indirdim. Daha önce böyle bir deneyimim olmamıştı fakat ona dokunmak istiyordum. Teninde dudaklarımı gezdirmek, kokusunu solumak...

Kutsiyet                                                           |tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin