21.Bölüm

3.4K 220 23
                                    

Duyduğum fısıltılar ile gözlerimi kırpıştırdım. Yutkunmaya çalıştığımda boğazımdaki acıyla inledim. En son neler olmuştu hatırlamıyordum. Vücudumun her zerresi ağrıyordu. Üstünde yattığım soğuk zemin içime işlemişti ve kolumu kıpırdatacak gücüm dahi yoktu.

"Gabriella."

Tekrar duyduğum derinden gelen fısıltı ile gözlerimi araladım. Loş ortamda zar zor kıvırcık saçlı küçük bir çocuğun eğilerek bana baktığını gördüm. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde okulun lavabosunda olduğumu farkettim. En sonki yaşananlar gözümün önüne geldiğinde içime yoğun korku doldu. Hızla doğrulmaya çalıştım. Bedenime giren keskin acı ile yüksek sesle inledim.

"Kalkman gerek."

Derinden gelen soğuk fısıltılı ses ile tekrar küçük çocuğa döndüm. Çamurlu yüzü ve orta çağa ait kıyafetler giyen Benjamin'den başkası değildi. Onu en son ormanda görmüştüm. Beni heykelin oraya götürmüştü. Kadının kucağında ki kıvırcık saçlı çocuk oydu sanırım.

"Burada ne işin var senin?"

Boğazımdaki acı yüzünden sesim kısık ve kalın çıkmıştı. Acı yüzümün buruşmasına neden oldu. Öncekine nazaran daha yavaş bir şekilde doğruldum. Yan tarafımda ki lavabodan destek alıp ayağa kalktım. Başımı kabine çevirip kapının arkasından başını uzatmış olan küçük çocuğa baktım.

"Sana haber vermeye geldim Gabriella."

"Lydia tehlikede gidip Step'e haber vermem gerek."

Hızlı olmaya çalışarak çıkış kapısına doğru ilerlemeye çalıştım. Kaburgamda ki ağrı dışında bir şeyim yok gibiydi. Birde boğazımda ki yanık yarası vardı tabi. Benjamin olağan üstü hızı ile önüme geçip ellerini durmam için kaldırdı.

"Tacı alman gerek Gabriella. Amaçları ona ulaşmak. Göldeki kız söyledi. Annem sana söylememi istedi."

Kaşlarımı çatıp sinirle "Şuan taçtan daha önemli bir şey var Benjamin o da Lydia'nın hayatı." Dedim. Benjamin'de benim gibi kaşlarını çatarak baktı. Soğuk bakan gözleri ve solgun teni olmasa çok güzel bir çocuktu ama şuan benim için bu hiç önemli değildi. "Tacı ulaşırlarsa hepiniz ölürsünüz!" Gelip minik eli ile elimi tutup hüzünle yüzüme baktı. Tenime değen soğuk teni irkilmeme neden oldu. Onunla aynı hizaya gelmek için yere eğildim.

"O zaman bana yardım etmen gerek Benjamin."

Elimi kirli yanağına götürüp okşadım. Onunla temasta bulunmak içimde bir şeylerin kıpraşmasına neden oluyordu. Soğuk tenine rağmen bana güven aşılıyordu bu küçük çocuk.

"Bana Lydia'nın yerini bul bende tacı bulmaya gideyim tamam mı?" Samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme gönderdim. Benjamin hevesle gülümseyip uslu bir çocuk gibi başını salladı.

"Bulur bulmaz yanına geleceğim."

"Peki tacı nerede bulabilirim biliyor musun?"

Başını olumsuz anlamda sallayıp "Bilmiyorum. Annem onu başka birine saklaması için verdi." Dedi. Tacı bana vereceği zaman Liam ve Corden gelmişti. Onlar gelince aramızda ki bağlantı kopmuştu. Sıkıntıyla nefes alıp başımı salladım. "O zaman ilk amacımız Lydia'yı bulmak. Onu bulamazsam tacı aramaya başlayamam." Benjamin anladığını göstererek başını salladı. Ben tekrardan doğrulurken kendisi kabine doğru ilerliyordu. Hızlı olmaya çalışarak koridorda ilerlemeye başladım. Kaburgamda ki ağrı her geçen vakit artıyordu. Ağrıyı düşünmemeye çalıştım. Aklım Lydia'daydı. Onu götürmemeleri için hiç bir şey yapamamıştım. Yanımda küçükte olsa hançer taşımadığım için sinirlendim. Neyime güvenmiştim anlamıyorum. Corden ve Liam haklıydı. Karanlık varlıklardan en kolay halledilebiliri kan emicilerdi. Yeterince iyi değildim. Hiç bir şey yapamamak içimde suçluluk kıvılcımlarının dolaşmasına neden oldu. Gözümden damlamak için bekleyen yaşı hırsla sildim. Şimdi yapamazdım bunu. Ne kadar baygın kaldım bilmiyorum ama beni aramaya gelmediklerine göre daha az vakit olmuştu. Bu biraz sevinmemi sağladı. İlk kata indim ilerlerken bana dönen gözleri umursamadım. Geniş bahçeye çıktığımda ortada deli gibi dans edip eğlenen gençler gözüme anlamsız geldi. Oysa biraz önce içlerinde bende vardım.

KORUYUCULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin