Terden sırılsıklam olmuş bedenim, derin nefesler ile göğsüm inip kalkıyordu. Kaslarımın alıştığım sızlaması hoşuma giriyordu. Kendimi gelişmiş, güçlenmiş ve hazır hissettiriyordu. Zaman o kadar hızlı akıyordu ki bizim için. Ne ara iki ayın geçtiğini anlayamadım.
Yüreğim ailemin ve sevgilimin hasretiyle kavruluyor dokunsalar ağlayacak duruma gelmiştim artık. Bizim mabette ki ağır eğitimlerimiz gibi Centrum'da ki avcıların da eğitimleri sürmüş, olabildiğince kendimizi geliştirmeye devam ediyorduk. Monoton geçen günlerimin özeti gün ışımadan uyanıp kahvaltı yapmak, öğlene kadar aralıksız antreman yapmak, öğle yemeği, ardından akşama kadar aralıksız antrenman akşam yemeğinden sonra yine ve yine antrenman.
Üç gün sonra yıl başıydı, bu gün güzel bir akşam yemeği organizasyonu ardından eve dönüş hazırlığı yapacaktık. Aileme kavuşmamın yanında sevgilime kavuşacağım için aşırı heyecan ve mutluluk doluydum.
"Bu kadar yeter, gidip akşama hazırlansan iyi olur." Keşiş Martin eğlenen bilmiş gözleriyle bakarken, sakalıyla oynuyordu. "Bu son antremanımızdı. Bana kattıklarınız için çok minnettarım." Düz tuttuğum elime yumruğumu birleştirip saygımı gösterirce hafifçe eğildim. Belki de hayatımda görebileceğim imkansız olayları bu adam sayesinde görmüştüm. Bana iç huzuru, enerjilerin uyumunu, büyünün güzelliğini öğretmişti. Havada süzülen küçücük bir zerre tanesinin, hatta bir günlük ömrü olan bir kelebeğin bile tesadüfen var olmadığını göstermişti.
Ellerini arkada bağlayan Keşiş Martin babacan tavrıyla omuzları titreyerek güldü. "Kendi kendini geliştiren sensin kızım. Ben ancak yanında yürüyen yoldaşın oldum." Yüzünde ki her bir kırışıklıkta tecrübe akıyordu. O kadar bilgiye ve güce sahip olmasına rağmen kendini beğenmiş tavrına bürünmemesi ona daha fazla saygı duymama neden oluyor.
Genişçe gülümseyip dibine girdim, sanki büyük babam'a sarılır gibi sevgi ve minnetle sarıldım. Bu hareketimi beklemiyormuş gibi kolları iki yana sallandı. Ardından omuzları titrerken sırtımı sıvazladı. "Ahh çocuk beni her dakika şaşırtmasan olmaz." Eğlenen sesinde bir çok duyguyu yakaladım. Genel anlamda sakin yapıya sahip yaşlı adam, duygularını içinde yaşıyordu. Onların kültüründe sarılmak bizde olduğu gibi sıradan değildi. Nadir de olsa samimi ve anlam içeren sarılmaları olurdu. Biz de ise her fırsatta sarılmayı yadırgamazdık.
Geri çekildiğim de omuz silkip sırıttım. Mabetten ayrılıp, Melisa ve Liam eşliğinde mabedin saraya açılan yolundan ilerlerken bir yandan da sohbet ediyorduk.
"Corden'ı özledim. Göğsümde çırpınan canavar artık sabredemiyor. Kıtanın diğer ucuna koşasım var." Melisa dokunsan ağlayacak modunda sızlanırken iç çektim. "Al benden de o kadar aynı mekandayız ama görüşmemiz yasaktı. Ruhumu kavuruyorlar sanki." Koluma giren Melisa dolmuş gözlerini kırpıştırıp başını omzuma yasladı. Boyu uzun olduğu için tuhaf durduk. Alayla sırıtan Liam'ı gördüğümde yetişebildiğim kadar kafasına vurdum.
"Sen ne gülüyorsun be. Biz eşlerimize kavuşacağız ama sen bizimle geldiğin için sevgilinden ayrılacaksın." Sinsice sırıtıp, düşen yüzünü izledim. Huysuzca yerde ki taşa vurup "Elimde olsa burada onunla kalırım." dedi. Bizden daha kötü durumda olan Liam, alfalarla bu durumu tartışmayı düşünüyordu. Alfaların izin vereceğini sanmıyorum.
Yoğun geçen toplantılarda kararlaştırdığımız planlarda hepimizin önemli görevleri vardı. Sesha'da olduğu gibi Centrum'da da yoğun çalışmalar sürmüştü. Kaynayan kanım sona geldiğimizi belirtiyordu. Pençelerini boğazıma geçiren canavarım dışarı çıkıp kan dökmek istiyordu. Onu istediğin verecektim. Çok yakında..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCULAR
Fantasy☾ Ruh Serisi 1 ☽ Karanlık her geçen gün artıyordu. Tıpkı masum insanların katliamı arttığı gibi. Saf enerjili varlıkların gücü azaldığı bir dönem doğa ana için ritüel düzenlemişlerdir. Böylece insanlığı koruyan yeni bir ırk doğmuştur. Kurt ırkı.. G...