28.Bölüm

3.7K 209 38
                                    

Not; Bu bölümde oldukça +18 sahne var. Sevgili okurlarımı şimdiden uyarıyorum.. ^.^ ❤️

Küçük çantaya bana yetecek kadar kıyafet ve iç çamaşırı koydum. Step, nereye gideceğimiz hakkında küçük küçük ipuçları dışında hiç bir şey söylememişti. Günlük kıyafetin yanında bikini koymayı unutma demişti. Dün kasvetli evden çıktıktan sonra direk gölet evine gelmiştik. Akşam yemeği yiyip duş almıştım. Gece ise doğru düzgün uyuyamamıştım bile. Hala uykum vardı. Bana saldıran şeytani ruh bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Travma yaşatmıştı resmen. Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.

Uzun kollu V derin göğüs dekoltesi olan çizgili lila renginde bir elbise giydim. Ayağımada beyaz açık topuklu ayakkabılarımı giydim. Baldırıma küçük atış bıçaklarını sabitledim. Saçımı tepeden sıkıca at kuyruğu yapıp, hafif bir makyajla hazırdım. Hazırladığım küçük kıyafet çantamı alıp aşağı inmek için odadan çıktım.

Step çoktan hazırlanmış dışarda bekliyordu beni. Bu gün lacivert kot, beyaz tişört giymişti. Farklı tonları kullanması gözlerimi yaşarttı. Gerçi her haliyle yakışıklıydı. Aşağı kata inip evden çıktım.

Dün annemgil beni aramış ama duymadığım için baya merak etmişlerdi. Step'i arayıp bana öyle ulaşmışlardı. Bir saat çok mutluymuşum takliti yapmak zorunda kalmıştım. Orada bir sürü şeyle uğraşırlarken bir de beni düşünsünler istemiyordum. İzy ve Melisa ile gruptan yazışmıştım sadece. Alttan alttan bir şeyler olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Rahibelikten çıktığım an kutlama yapacaklardı kesin. Kafam çok dolu olduğu için onu düşünemiyorum artık. Peşimde leydim leydim diye dolaşan ruhların gizemini merak ediyordum. Eve döndüğümde Leydi Megan'ın yanına uğrayacaktım. Onu bulursam merakımı gidermesini isteyecektim.

Gözlüğünü takmış arabaya yaslanarak beni bekleyen bir adet Step Walker gördüm. Uğraştığı telefonunu cebine koyup yaslandığı arabadan uzaklaştı. Elimde ki çantaya uzanıp aldı. O bagaja ilerlerken bende ön yolcu koltuğuna oturdum. Step de sürücü tarafına oturduğunda yola çıktık. Radyoyu açıp kısık sesle şarkıyı dinlemeye başladım. Dirseğimi kapı koluna sabitleyip yanağımı avucuma yasladım. Gözlerim sızlıyordu uykusuzluktan. Huzurlu bir uyku istiyordum ama gözümü her kapatışımda gözümün önüne lanet ruh geliyordu.

Çalan telefon ile irkildim. Kocaman olmuş gözlerim ile telefona bakakaldım. Step yandan bakış atıp telefonunu açıp konuşmaya başladı.

"Söyle." Açış şekline göz devirdim. Dışarıya karşı katı davranışını gördüğümde bazen tanıyamıyorum. Bana öyle samimi davranıyordu ki sanki herkese karşı yapısı öyleydi. Boşta ki elim ile alnıma masaj yaptım.

"Hayır." Her kim ise bıdır bıdır konuşuyordu. Cırlayan kız sesi duydum. Karşı tarafta ki Lydia'ydı sanırım. Susmadan konuşuyordu.

"Belli değil." Kurt kulaklarımı kabartmamak için kendimi tuttum. Bu ona karşı saygısızlık olurdu.

"Çok konuşma Lydia." Sinirle konuşup telefonu usulca bana uzattı. "Seni istiyor." Anında sakinleşen sesi dikkatimi çekti. Bundan bahsediyordum işte. Telefonu alıp kulağıma dayadım. "Alo." Canlı tutmaya çalıştığım sesim ile konuştum. Anında cırlayan Lydia ile yüzümü buruşturup telefonu kendimden uzaklaştırdım.

"Gabriel!! Çok özledim seni ne zaman geliyorsunuz. Bay Joseph'i görmen gerek çok sinirli." Heyecanlı sesi gülümsetti. Elena gibi çenesini tutmayıp anında olanları söylemesi komik geldi. İkiz gibilerdi.

KORUYUCULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin