39.Bölüm

2.9K 176 45
                                    

Güzel bir kahvaltının ardından Centrum'a gitmek için yola çıkmıştık. Bembeyaz örtüyle kaplı orman ruhuma huzur katıyordu. Geniş gövdeleriyle büyük çam ağaçları tüm ormanı kaplıyordu. Üstünde inci taneleri gibi duran kar taneleri görsel şölen sunuyordu.

"Bana gönderilen not konunu ne oldu?" Radyonun sesini kısıp meraklı gözlerle Step'e döndüm. Sert bakışlarını yoldan bana çektiğinde kaşlarımı kaldırdım. "İletişim kurup kim olduklarını öğrenmeye çalışıyoruz." Hiç bir şey belli olmayan sesiyle cevapladı. Gözlerimi kısıp yüzünü inceledim. Tüm duygularını saklamıştı. En son ki konuşmamızda öyle görünmüyordu. "Bana kim olduklarını zaten biliyormuşun gibi geldiydi." Ruh halimi destekleyen sesim sert çıktı. Tek kaşını kaldırıp tehlikeli bakışlarına büründü. Araladığı dudaklarına parmaklarımı yerleştirip konuşmasına izin vermedim. "Sakın beni geçiştirme, kendim hallederim yoksa." Dudaklarının üstündeki parmaklarıma dil attığında göz devirip elimi çektim. Şapşal haline sırıtmamaya çalıştım. Oldukça azgın bir erkeğe sahiptim.

Keskin gözlerimi gözlerinden ayırmadığımda huysuzca homurdandı. "Ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum." Kararan vahşi bakışlarıyla "Ayrıca öyle bir şey yaparsan benden kaçacak yer ara güzelim. Tek başına sakın bir şeye kalkışma." Vahşileşen sesi içimi titretsede umursamadım. Benden daha dominant bir karaktere sahipti. Çenemi kaldırıp kendimden emin duruşumu bozmadım. "Bu 'biliyorum ama söylemiyorum' mu demek oluyor?" Yakaladığım noktayla anlık olarak dondu. Gergince nefes alıp yola döndü. Anlatacaktı..

"Biz onlara süvari diyoruz." Bembeyaz yola dalmış gözleri bir şeyler hatırlamış gibi dondu. "Karanlık taraf onlara 'Suikastçı' der. Tanrı onlara diğer ırklardan çok farklı bir güç vermiştir. Dövüş sitilleri de tüm ırklardan farklıdır. Bir asır öncesine kadar bizimle birlikte insanlığı korur karanlığı avlarlardı. Bir asır önce ne olduysa ortalıktan kayboldular. Kendilerini tamamen dünyadan soyutladılar. Nerde, ne yapıyorlar kimse bilmiyor." Pür dikkat anlattıklarını dinliyordum. Sessizliğe büründüğünde bitirdiğini anladım. Yeni bir bilgi birikimine düşmeyi umursamadım. Her ne kadar çabalasamda illaki öğrenmediğim bir bilgi kalıcaktı. Zorlamaya gerek yoktu artık. Tek amacım kendimi geliştirmek ve bu illetten tamamen kurtulmaktı. Yıllar önce ortadan kaybolmuş bu ırkın yeniden ortaya çıkıp benden yardım istemeside ayrı bir konuydu.

"Peki benden ne istiyorlar?" Gözlerini bana çevirmeden "Bilmiyoruz biz de bunu öğrenmeye çalışıyoruz. Bildiğim bir şey varsa seni onların içine öylece yollamayacağım." Geriye yaslanıp gözlerimi orman yoluna diktim. Anladığımı gösterirce başımı salladım. Canımı yolda bulmamıştım bilmediğim bir yere öylece gitmezdim zaten.

Yolun geri kalanında sessizliğe büründük. Kısa süre sonrada tanıdık dev yapıta varmıştık. Köşkün tepesinde ve çevresinde arada parlayıp sönen kalkanın enerjisini en derinliklerimde hissettim. Heyecan ve sıkıntı karışımı karnımı ağrıtıyordu. Bizi zor günler bekliyordu bunu tüm kalbimle hissediyordum. Sona yaklaşmaya başlamış gibi hissediyordum. Hazır hissetmemem içimin korkuyla dolmasına neden oluyordu. Bacağımda hissettiğim büyük sıcak el ile düşüncelerimden sıyrıldım. Dalgın bakan bakışlarımı yanımda oturmaya devam eden sevgilime çevirdim.

"Her şey güzel olucak güven bana." Kısık çıkan sesinde vaat ettiklerini anlatıyordu. Dudaklarımı yukarı kıvırdım. Zorla gülümsemeye çalıştığımın elbet farkındaydı. "İçime sürekli sıkıntı doluyor. Yaklaşşız gibi hissediyorum." Bacağımı sıkıp elini yanağıma çıkardı. Bütün yüzümü kaplayan büyük eline yanağımı yapıştırdım. Sönmeyen meşale gibi sıcaklığı, toprak yağmur karışımı ferah kokusu rahatlamamı sağladı.

KORUYUCULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin