Bütün gün derse girip çıktığım için başım şişmişti. Özel gücümün aslında Ölüm Öpücüğü olduğunu öğrendiğimden beri bir hafta geçmişti. Centrum'un kütüphanesinde kızlarla bulduğumuz antik bilgin kitabında aslen Thânatos Filí olarak geçiyordu. Hikaye olarak anlatılmıştı. Olay 1930 yılında gerçekleşmiş. Kurt geni taşıyan ve yeni ergenliğe girmiş genç bir kızın karanlık tarafından kaçırılıp bir ayinde kullanılması sırasında ters tepkime oluyor ve sonuç olarak kızın gücü evrime uğrayıp böyle bir güce sahip olmasına neden oluyordu. O kızla tek farkım benim saldırıya uğradıktan sonra bu güce sahip olmam, ortak yönümüz ise ikimizinde Lectus Kurt'u olmamız ve karanlık varlığa dönüştürülmeye çalışmamızdı.
Şifacı Ygienos ile bu konuyu tartışmak için gittiğimde, aynı güce sahip olabilmemiz için aynı soydan gelememiz gerektiğini öğrenmişti. Babam ile bu konuyu konuştuğum da ise o kişinin bizim atalarımızdan Thomsen Crosfiy ile evlenen ve benimde büyük büyük büyük babannem olan İzabella Crosfiy olduğunu öğrenmiştim. Çok tuhaf bir ailem vardı gerçekten. Yaşadığım her dakika yeni bir tuhaflığı öğrenmek ve tabi yeni bir bilinmezliğin ortaya çıkması çok güzeldi cidden(!)
Canımı sıkan bir diğer konu ise Step'in görev için ülke dışana gideceğini söyleyip -ki neresi olduğunu bile söylemedi- bir haftadır kendisinden haber alamamam.
Şuan da ise son dersim olan seçmeli ilk yardım dersinden çıkmış dışarı doğru ilerliyordum. Son dört gündür içim daralıyordu. Kendimi sürekli bir yerlere çekilirken hissediyorum. Dalgınlığımdan çıktığımda ise kendimi alakamın olmadığı yerlerde buluyordum. Bir keresinde dersimin olmadığı vakitte laboratuvar da kimyasal şişeleri tutarken bulmuştum. Geceleri ise rüyalarımda kendimi bilmediğim loş koridorlarda koşarken buluyordum. Huzursuzluğum ve yaşadıklarım yüzünden doğru düzgün uyumuyor ve iştahım da kalmamıştı.
Akşam sürü toplantısı vardı. Yarın ki dolunay konuşulacaktı. Ondan sonraki gün ise sonbahar partisi vardı. Kızlar ne kadar ısrar etsede onlarla elbise almamış ve partiye gitmeyi reddetmiştim. Daha kavalyem olacak kişi ortada yoktu, bir haftadır haber alamıyorum ondan birde partiyemi hazırlanayım. Şahsen gitmeye hiç niyetim yoktu.
Sessiz koridor dikkatimi çektiği için başımı kaldırdım. Etrafa bakmam ile kaşlarımı çattım. Okulun bodrumunun bulunduğu kattaydım. Buraya hasıl geldiğimi hiç bilmiyorum ama artık alıştığım bir şeydi. Son dört günüm böyle geçmişti. Ayaklarım istemsizce bodrumun kapısına doğru ilerledi. Kapıyı yavaşça açıp karanlık merdivene baktım. Kurt görüşümü kullanıp merdivenden aşağı doğru indim. Oldukça karanlık ve karışıktı. Kurt görüşüm olmasa asla bir şey göremezdim. Işık olmadığından dolayı oluşan bir karanlık değildi hissedebiliyordum. Kötülüğün kucağından çıkıp gelmiş bir varlığın yarattığı karanlıktı. Yaydığı enerji dehşete düşmenize neden oluyordu. Derin nefes alıp usul adımlarla ilerlemeye başladım.Duyduğum fısıltılar ile kendimi kirişin arkasına sakladım. Kurt kulaklarımı keskinleştirip fısıltıları dinlemeye başladım.
"Her şeyi hazırladın mı? Karanlık efendiler iyice sabırsızlandı." Konuşan kişinin cinsiyeti belli değildi. Sesi cızırtılı ve boğuktu. Yaydığı enerji tüylerimin diken diken olmasına neden oldu.Başımı kirişten hafifçe uzattığımda nutkum tutuldu. Karşımda kocaman karanlık bedeniyle bir Opadós vardı. Uzun ince bedeni uçlarına doğru sivrileşen elleri ile karanlık bir silüetten ibaretti. Yüzünde beyaz gözleri ve kocaman sivri dişleri olan ağzı vardı.
Opadós'lar karanlık cadıların takipçileriydi. O sürtükler ortaya çıkmak yerine kaçırdıkları kişileri kendileri için kuklaya yani bir Opadós'a dönüştürüyordu. Okuduğum kitaplar için şükrettim. Benim için bilgi güç demekti. Çünkü savaşta cehalet sizi öldürür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCULAR
Fantasy☾ Ruh Serisi 1 ☽ Karanlık her geçen gün artıyordu. Tıpkı masum insanların katliamı arttığı gibi. Saf enerjili varlıkların gücü azaldığı bir dönem doğa ana için ritüel düzenlemişlerdir. Böylece insanlığı koruyan yeni bir ırk doğmuştur. Kurt ırkı.. G...