46.Bölüm

2.5K 163 76
                                    

Dünkü toplantı neredeyse 4 saat sürmüştü. Uzunca tartışıp plan yapmıştık. Bu gün ise dağın tepesinde bulunan mabede gelmiş eğitimlere başlayacaktık. Sabah tanıştığım Keşiş Martin bu eğitimi alabilecek kurt ve cadıları seçmiş eğitim hakkında kısa bilgi vermişti.

Adamın öyle bir enerjisi var ki Step bile ona karşı gelemiyordu. Uzun beyaz, sakalı çekik gözleri ile bildiğin çinli keşişler gibiydi. Böyle düşündüğümü bilse o sopayı bana da geçirirdi sanırım. Bir kurt düşüncesini dile getirdiğinde 'Çinli değilim koreliyim' deyip sopayı kafasına geçirdiydi.

"Çok düşünüyorsun ana odaklan biraz." Keşiş Mertin onu düşündüğümü hissetmiş gibi parmaklarını yüzümün önünde şıklattı. Gözlerimi sıkıca yumup geri açtığımda dikkatimi şuana verdim. "Çok fazla bilgi var düşünmeden edemiyorum. Hepsini iki aya nasıl sığdıracağız."

Komik bir şey demişim gibi gülüp omuz silkti. Bu adamın umursamazlığına hayranım. "Olur, olur. Bir kelebek bütün ömrünü bir güne nasıl sığdırıyorsa sende bütün bilgileri iki aya sığdırabilirsin." Bu kadar rahat olmasının nedeni bu yaşa kadar görmüş geçirmişlikten olduğunu düşünüyordum. Bu adamdan öğreneceğim çok şey vardı. Mavilerimi çevremde gezdirirken "Belki de haklısın." diye mırıldandım. Liam, Melisa, Electra ve diğer süvariler yoğun sohbete girmişti. Mabedin en üst katına ait geniş avlu bulutların arasında gibiydi. En uca gittiğinizde taş yapıttan kurulmuş şehrin güzelliğini görebiliyordunuz.

Step gücünden dolayı bu eğitimi alamayacaktı. Onun eğitimi daha farklı olacaktı. Komik olan taraf ise eğitimini Keşiş Martin verecekti. Melisa psişik gücü sayesinde alabiliyordu bu eğitimi. Diğer kurt ve cadılar ise süvarilerin savaş tarzını öğrenecekti. Centrum'a giden tecrübeli süvariler Centrum'da ki avcılarada savaş yöntemlerini öğretecekti. Astral seyahat eğitimini başta ben olmak üzere psişik gücü alan cadılar alacaktı. Psişik gücü olan toplam dört cadı vardı. Melisa'da bu dört kişinin içindeydi.

"Gel bakalım güzel kızım. Bu gün yapacağımız şey senin zihninde olacak bir eğitim."  Keşiş Martin omzumu sıkarak babacan şekilde konuştu. Çok tatlı bir yapısı vardı. Onu takip ederek mabedin iç kısmına doğru yürüdük. Her yere anlamadığım semboller ve mühürler işlenmişti. Çoğunluk krem ve altın sarısı hakimdi. İlerlediğimiz koridordun tavanında karışık sahnelerle işlenmiş çini sanatı vardı. Savaş, barış, doğum ve ölüm.. bir çok sahne iç içe işlenmişti. Yaşanılan gerçek anılar olduğunu hissediyordum. Boş yere işlenicek sahneler değildi.

Koridordan geçip geniş alana girdiğimizde tam ortasında küçük bir havuz vardı. Havuzda ki su mavi ışık yayıyordu. Havuzun kenarında ki mermerlerde anlamadığım semboller işlenmişti. O kadar karışıktı ki. Bakarken gözüm yoruluyordu.

"Büyü dili." Sonunda sessizliğini bozan Keşiş Martin'e döndüm. Etrafı ilgiyle izlediğim için bölmek istemediğini hissettim. İnce davranışına gülümsemeden edemedim. Sembollerin büyü olmasına şaşırmadım. Karanlık varlıkların mabedinde bu tarz semboller görmüştüm. Bu zamana kadar cadıları büyü yaparken yalnız sözler söylediklerine şahit olmuştum.

"Daha önce bu tarz semboller görmüştüm eski bir ırka aittir diye düşündüm."

"Hayır büyü dili. Evrensel bir dildir. Sözcükler ile büyü yapanlar vardır. Birde semboller ile büyü yapanlar vardır.." Elini mermerde gezdirerek. "Biz semboller ile olanı kullanırız, oldukça zordur herkes yapamaz. Ama süvari ırkı doğduğu andan itibaren böyle büyütüldüğü için kolay adapte olur." Sakalını okşayarak havuzun çevresinde dolanmaya başladı. Göğsünün ortasına kadar inen sakalı vardı. Bakımını nasıl yapıyordu acaba. Yemek yerken sakalına döküldüğünde sabunla mı temizliyor ki?

KORUYUCULARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin