3. Bölüm

47K 2.7K 1.8K
                                    

Kural 2: En güçlü silahın, kalbindir. Onu kullanmayı öğren.

🌍

Toplu kullanılan her yerden nefret ederdim. Ve bunun en başında tuvaletler gelirdi. Altıma yapacak duruma da gelsem girmezdim o tuvaletlere ta ki az önceye kadar. Lise hayatımda, ileride kötü anımsayacağım bir iz bırakmak istememiştim ve istemeyerek de olsa tuvaleti kullanmıştım.

Peçeteyle tuttuğum kapıyı açmaya yeltenmiştim ki bir ses işittim. Yan sınıftaki Gözde'nin sesiydi. Ancak benim asıl takıldığım nokta, konuşmalarının içinde Mert'in isminin geçiyor olmasıydı. Sevgilisinin olup olmadığını konuşuyordu yanındaki arkadaşlarıyla. Gözde'nin sesini seçebilsem de diğer iki kızın kim olduğunu tam bilememiştim.

"Bence sevgilisi vardır ama bizim okuldan değildir. Onunla çıkabilecek kapasitede bir kız yok bizim okulda." diyen kız duraksadı. "Yani Gözde hariç."

"Dolunay..." dedi diğer bir kız. "Bence Mert'le aralarında arkadaşlıktan daha ötesi olabilir."

Elimi peçeteyle tuttuğum kapıdan çekip burnumu tıkadım. Burada bir saniye daha fazla kalmak istemesem de işittiğim muhabbeti dinlemem için bunu yapmam gerekiyordu.

"Saçmalama." diyen Gözde konuşmaya devam ettiğinde kulağımı hafifçe kapıya yaklaştırdım. Herhangi bir yerim kapıya değecek diye ödüm kopuyordu. "Onlar liseye ilk başladıkları günden beri öyle yakınlar. Arkadaş oldukları belli."

"Dolunay veya değil, orasını bilemem ama bence Mert'in sevgilisi vardır. Abi o çocuğun sevgilisi olmayacak da kiminki olacak?"

"Var mı kanıtın?" demişti Gözde. "Öyle atıp tutuyorsun."

"Var tabii. Mert'in bileğinde siyah toka var. Bu kız dilinde bir nevi 'bu çocuk benim' demektir."

Gözlerimi kıstım. O toka... O toka benimdi. Mert, saçlarımı açıkken daha çok sevdiği için tepemde sıkı sıkıya topladığım saçlarımı çözüp, tokayı kendi bileğine takmıştı. Ne ben tokayı geri almıştım ne de o vermek istemişti. Önemsemediğimiz bu detay, milletin gözünde nasıl da büyümüştü.

Midem gittikçe bulanırken, kendimi daha fazla tutamayıp az önce elime aldığım peçeteyle kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım. Benim bu hamlemle birlikte konuşmaya son veren kızlar, tuvaletten çıkan kişinin ben olduğumu fark edince oldukça şaşırmışlardı. Onların şaşkın suratına bakıp gülümsedim ve "Merhaba kızlar." dedim. Ardından da elimdeki peçeteyi sol taraftaki çöpe attım.

Lavaboların yan tarafında duran bölmeden yeni peçete alırken aldığım peçeteyle birlikte musluğu açtım ve avcuma sabun doldurdum. "Merhaba Dolunay." Selamıma karşılık veren yalnızca Melek olmuştu. Anlaşılan insanlıktan uzaktı diğerleri.

Ellerimi yaklaşık üç kez sabunladıktan sonra, sol taraftan aldığım peçeteyle musluğu kapattım. Onu da az önceki gibi çöpe attığımda Gözde'nin sesi doldu kulaklarıma. "Sana da merhaba. Nasıl gidiyor?"

Sesindeki alaylı tını sinirlerimi bozsa da asla bozuntuya vermeyip kocaman gülümsedim. "Gayet iyi." Okuldaki çoğu kişiyi olduğu gibi Gözde'yi de tanıyordum. Sosyal bir kız olduğum söylenemezdi aslında. Onlarca arkadaşım yoktu, sabah akşam gezip tozmuyordum. Ancak yakın olmasam da çoğu kişiyle selamlaşırdım.

Amacım herkesle iyi geçinmek değildi. Herkesle iyi geçinmek diye bir şey yoktu benim gözümde. Böyle görünenler tamamen rol yapıyorlardı. Çünkü gerçek bir duruşa sahip olan insanın, herkesle anlaşması imkânsızdı. Ancak kafam uyuşmasa da herkese saygı duyardım ve saygımı belli ederdim.

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin