Biz geldikkk🌼
Birkaç gündür yoktuk, anca gelebildik. Merak edenlere topluca söyleyeyim iyiyimm💛 Okul okumuyoruz sürünüyoruz vesselam.
İyi okumalar💛
🌍
"Pekâlâ," dedim. "Her zamanki gibi bir gün işte. Her zamanki gibi sana matematik anlatacak, her zamanki gibi beynin bu durumu reddedecek. Anlamadığın halde anlamış gibi yapacaksın. Verdiği örnekleri çözmeye çalışacaksın, yapamayacaksın. Yine aynı sabırla anlatacak, yine örnek verecek yine çözemeyeceksin..."
Kendi kendime tekrarladığım cümlelerin ardından derin bir nefes soludum. Bugün Mert bize gelecekti. Aslında bu görüşme, o itiraf gününden önce planlanmıştı. Tabii o zaman yaşayacağımız şeylerden bihaberdik. Sıradan bir buluşma olarak bakmıştık, üzerinde bile durmamıştık. Oysa şu an... Şu an hayatımda ilk kez onunla baş başa kalacakmışım gibi hissediyordum.
Topuz yaptığım saçlarımdan birkaç tel, tokadan firar etmişti. Onları yeniden tokaya sıkıştırdıktan sonra gözlerimi saate kaydırdım. Muhtemelen gelmek üzereydi.
Çalışma masamın üzerine, matematik kitabımı koyduktan sonra oturduğum sandalyeyi döndürmeye başladım. Bir yandan da içimdeki hissi bastırmaya çalışıyordum. Etrafımda kaç tur döndüğümü sayamazken midem bulanmaya başlamıştı. Sandalyeyi durdurduktan sonra, elimi masaya yasladım. Daha da sersemlemiştim.
Çalan zili duymamla birlikte oturduğum yerden aniden kalktım ve dönen başım sayesinde dengemi iyice kaybedip yere çakıldım.
Pat.
Evin içinde yankılanan sesle birlikte kapaklandığım yerden doğruldum. Ellerimi zemine koyduktan sonra ofladım. Çok geçmeden adım seslerini işittim. Güçlükle de olsa düştüğüm yerden, çalışma masamdan destek alarak kalktım.
Kapısı yarı açık olan odama hararetle gelen Gökay ve Mert, bana baktılar. "Abla iyi misin?"
Elimi masaya yaslarken hafifçe tebessüm ettim. "İyiyim, neden sordun ki?"
"Ses duyduk da düştün zannettik."
"Ne münasebet, kitabı düşürdüm onu duymuşsunuzdur," dedim mükemmel oyunculuk performansımla birlikte. "Tamam o zaman, Bora beni aşağıda bekliyor. Çıkıyorum ben haberin olsun."
Onu başımla onayladım. Bu sırada o, Mert'e selam verip yanımızdan ayrıldı. Gözlerim nihayet Mert'e kaydığında "Hoş geldin," dedim.
Gülümsedi hafifçe. "Hoş buldum."
"Gelsene," dedim masanın önüne koyduğum sandalyeyi işaret ettikten sonra. O gösterdiğim yere otururken ben de dikilip durduğum yerden sıyrıldım ve kendi sandalyeme oturdum. İkimiz de yerlerimizi aldığımızda "Nasılsın?" diye sordum. Aşırı yaratıcı olduğumu biliyorum.
"İyiyim, sen?"
"Ben de öyle."
Sessizlik.
İkimiz de ne diyeceğimizi bilemiyorduk. Bu yüzden boğazımı temizleyip masanın üzerinde duran kitabı işaret ettim. "Başlayalım o hâlde."
Başını salladıktan sonra, kitabı açtı. Anlatacağı konuyu bulduktan sonra bana döndü. "Göz attın mı hiç?" Ardından yüzünü buruşturdu. "Hiç sormadım varsay." Cevabı adı kadar iyi biliyordu. Hafifçe tebessüm ettikten sonra kitaba döndü.
İlk sayfayı anlatmaya başladığında benim tüm dikkatim ondaydı. Söylediklerinde değil, konuştukça beliren gamzelerinde. Ciddiyetini belli eden kaşlarında, arada bir gözlerime bakan mavilerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)
Short StorySolunu en yakın arkadaşının varlığıyla tıka basa dolduran Dolunay, kalbinde aşka yer kalmadığına emindi. Oysa aşk en çok, yanıltmayı severdi. texting #1 (24.11.2020) mizah #1 (09.12.2020) lise #1 (10.12.2020) genelkurgu #1 (11.01.2022) aşk #1 (02.09...