19. Bölüm

27.3K 1.5K 835
                                    

Kural 10: Etrafında saklanan detayları keşfet. Bakma, gör.

🌍

Son dersteydik. Ben, artık son demlerimi yaşıyordum. Sıkıntıdan patlamamak için kendimi zor tutuyorken, gözlerim saatten bir türlü ayrılmıyordu. Hoca bunu fark ettikten sonra, İsmail'den duvardaki saati çıkarmasını istemişti. İsmail, hocanın dediğini yapıp duvar saatini yerinden çıkardıktan sonra öğretmen masasına koymuştu.

Ben ise bunun üstüne, bugün saat takmayı unuttuğum için Mert'in kol saatini ele geçirmiştim. Fazlasıyla bol gelen kordonuna inat onu bileğimde tutmak konusunda kararlıydım.

Vakit geçsin diye, her derste yaptığım gibi ders kitabının içindeki insanlara yeni saç ve yüz hatları çiziyordum. Hatta yetmiyor, kitapların boş yerlerine yeni figürler resmediyordum. Benim kitabımda boş yer kalmadığı için kendi kitabımı Mert'in kitabıyla değiştirmiştim. Onu güzel bir bakıma sokacak, her yerini renklendirecektim.

Yanımdan asla ayırmadığım boya kalemleriyle, Mert'in kitabının giriş sayfasına güzel bir çerçeve yaparken arada bir de ayıp olmasın diye hocayı dinlemeye çalışıyordum. Ancak söylediklerinden pek bir şey anlamıyordum.

Yine de kendini kötü hissetmesin diye resim çizmeye ara verip onu dinliyormuşçasına gözlerine bakıyordum. O ise bu iyiliği suistimal ediyor, gözlerini kırpmadan gözlerime bakıyordu.

Biri derse katılmak adına soru sorduğunda fırsatı değerlendirip bakışlarımı çekiyordum ve yeniden resmimi yapmaya devam ediyordum.

Hoca ile oynadığımız kaç kovala oyunu "Bugünlük bu kadar yetsin," diyerek dersi sonlandırdığında bitmişti. Bu durumdan hoşnut bir tavırla, yaptığım figürlere daha da iyi odaklanmıştım.

"Mükemmel olmuş."

Mert'in övgüsüyle birlikte hafifçe tebessüm ettim. "Teşekkür ederim."

O ise bu sırada kendisine verdiğim kitabın sayfalarını teker teker inceliyor, çizimlerimi gözden geçiriyordu. "Hepsi çok güzel, harcanıyorsun burada."

"Harcanmıyorum," diye mırıldandım. "Lise bitince konuştururum yeteneğimi sen merak etme."

"Konuştur da millet sanat görsün."

Ben, dikkatimi tamamen önümdeki kâğıda verdiğim için Mert'e bakmadan konuşuyordum. Bu sırada, beklediğim an gelmişti ve zil çalmıştı. "Hadi artık," diyen Mert kalemliğimi kapatmaya yönelirken onu durdurdum. "Şunu bitirmezsem içim rahat etmez."

"Tamam, bitirmeni bekleyeyim o hâlde."

Onu başımla onayladıktan sonra, çizdiğim çocuğun kirpiklerine devam ettim. Birkaç dakika sonra sınıftaki herkes çıkmış, geriye Mert ve ben kalmıştık.

Adım sesleri işittiğim sıra, başımı hafifçe kaldırıp gelen kişinin kim olduğuna baktım. Emre'ydi. Tabii ya, birlikte kafeye gidecektik. Mert ile Emre kısa bir süre göz göze geldikten sonra Emre bu durumu sonlandırıp bana doğru yaklaşmıştı. "Kolay gelsin," deyip önümde duran sayfaya göz attıktan sonra hafifçe gülümsemişti. "Birlikte bir şeyler yapacaktık, unuttun sanırım."

Mahçup bir şekilde baktım gözlerine. "Valla unutmuşum." Ardından Mert'e döndüm. Emre ile vakit geçireceğimi ona söylememiştim. "Mert, biz Emre ile bir kafeye gidecektik. Ben sana söylemeyi unutmuşum."

"Sorun değil," dedi hafifçe tebessüm edip. Ardından oturduğu yerden kalktı ve çantasını taktı. "Ben gidiyorum o zaman, görüşürüz."

"Görüşürüz." İçim hiç rahat değildi. Şu unutkanlığım beni bazen deli ediyordu.

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin