31. Bölüm

21.3K 1.5K 873
                                    

Bugün, voleybol turnuvasındaki ilk maçıma çıkmıştım. Ve daha ilk maçtan kaybetmiştik.

Harika.

Moralimi bir maç yüzünden bozacak değildim, henüz bir şey bitmiş değildi zaten ama takımdaki Beyza beni deli ediyordu. Sırf müdürün kızı olduğu için voleybol takımındaydı ve maçı onun beceriksizliği yüzünden kaybetmiştik.

Hırsımı avcumda tuttuğum plastik şişeyi sıkarak çıkarttığımda Mert şişeyi elimden çekip aldı. "Sakin olur musun?" Sırf beni izlemek için okula gitmemişti, her maçta olduğu gibi. "Sakin olamam Mert anlıyor musun? Elimde değil. Ya sırf o salak kız yüzünden kaybettik maçı. Oynamayı bilmediği hâlde takımda."

Bu sefer beni izlemeye gelen, tek kişilik dev kadrom değildi. Emre ve arkadaşları da gelmişti. Onlar da maç bitiminde hemen yanımda bitmişlerdi. "Ya üzülme Dolunay, sonrakinde kazanırsınız."

"Benim derdim kaybetmek değil ki," dedim Melisa'ya karşılık. "Hiçbir zaman da olmadı. Bu işte kazanmak kadar kaybetmek de var. Ama o kız yüzünden kaybettik görmediniz mi? Beceriksizliği dillere destan olmasına rağmen hâlâ takımda tutuyorlar."

"Müdürün kızı, Dolunaycığım. Canı ne isterse onu yapıyor işte." Sinan'a döndüm. "Valla isterse kralın kızı olsun umurumda değil. Ben haksızlığa gelemem. Onun yerine yedektekilerden birini oynatsınlar, hak yiyorlar."

Mert'e eşlik etmek adına dersleri ekip, onunla maç izlemeye gelen Gözde lafa girdi. "Dolunay biraz sessiz konuş, seni duyacaklar."

"Duysunlar! Onlar haksızlık ederken iyi, ben bunu söyleyince mi kötü oluyorum?" Sinirim gittikçe artarken Mert, onların yanından sıyrıldı ve yanıma doğru yaklaştı. "Gidelim de sakinleş biraz. Sonra oturup konuşuruz olur mu?"

Ona "Hayır, ben gidip hocayla konuşacağım." dedim ve arkamdan bana seslenen Emre'yi de umursamadan yanlarından ayrıldım. İlk işim hocanın yanına gitmekti. Karşıda duran sandalyelerden birinde oturan, mavi eşofman takımlı Zeynel Hoca'yı gördükten sonra yanına yaklaştım ve derin bir nefes soludum. "Hocam biraz konuşabilir miyiz?"

"Tabii Dolunay. Bu arada maçta çok iyiydin."

"Sağ olun ama benim iyi olmam yetmiyor bunu siz de görüyorsunuz. Ben Beyza'nın takımdan çıkmasını istiyorum."

Kaşları gerilirken "Bu nasıl istek?" dedi.

"Hocam görmüyor musunuz kız nasıl oynuyor? Daha doğrusu oynayamıyor. Ben veya arkadaşlarım onun hatalarını ne kadar tolere  edebiliriz ki? Bugün de onun yüzünden maçı kaybettik. En kritik yerlerde sayı kaybettirdi. Bize faydasını geçtim zararı var. Öylece durup oynamasa bile daha iyi, yeter ki topa dokunmasın."

"Bak Dolunay, her şey senin bahsettiğin gibi işlemiyor kızım. Şimdi git, dinlen. Diğer maçta görüşürüz."

Delirmek üzereydim! "Hocam neden böyle bir kızı oynatmak konusunda kararlısınız? Babası müdür olduğu için mi?"

"Ne münasebet. Sen beni ne ile suçladığının farkında mısın?"

"Dolunay gidelim." Kolumu tutan Mert'i asla umursamazken "Farkındayım." dedim. "Siz bana geçerli bir neden sunana kadar da bu fikri savunacağım."

"Dolunay lütfen."

Mert'i görmezden gelirken konuşmaya devam ettim. "Bakın ben neden takımda olduğumu söyleyebilirim, güzel oynadığım için. Tıpkı takımdaki diğer arkadaşlarım gibi. Ama Beyza? Onun neden burada olduğunu hiç bilmiyorum."

"Seni alâkadar etmeyen şeylere burnunu sokma!"

"Beni alâkadar etmeyen bir durum yok ortada. Emek veriyorum ben, özel hayatımdan vakit ayırıp kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ama hiçbir faydası olmayan bir kız yüzünden ben ve diğer arkadaşlarımın hakkı yeniyor!"

"Çık git gözüm görmesin seni. Yarın da ailen okula gelsin. Bu saygısızlığına bir ceza vermek şart."

"Ben-"

"Dolunay yürü!"

Mert, kolumdan tutup beni çekiştiriyorken diğer herkes sus pus olmuştu. Hep böyle olurdu zaten. Haklı olan susturulmaya çalışılırdı. Haklı olanın yanında durulmazdı, güçlü olanın yanında durulurdu.

Sol taraftaki takım arkadaşlarımın yanından geçerken "Yazık." dedim. "Hepiniz durumdan şikayetçisiniz ama biriniz de hocanın karşısında, benim yanımda durup bana destek olmadı."

Birkaçının yüzü düşerken, gözlerimi devirip Mert ile birlikte sahadan ayrıldım. Bu sırada arkadaşlarımız peşimizden geliyordu. "Helal kız Dolunay, nasıl tokatladın bedenciyi?"

Sinan'ın cümlesine katılmayan Gözde "Keşke hocayla konuşmasaydın."dedi. "Zaten işe yaramadı, bir de üstüne aileni çağırdı."

"Umurumda değil isterse sülalemi çağırsın. Ben ailemden böyle öğrendim. Haksızlık karşısında susup kalacağıma ölürüm daha iyi."

"Dolunay," dedi Emre. "Ya seni takımdan atarsa?" Duraksadım. Voleybola aşık bir kızdım. Böyle bir durumda ne yapardım hiç bilmiyordum.

"Keşke diğerleri de iki çift laf etseydi. Belki kalabalık olunca o kadar üstüne gelemezdi." Hilâl'e döndüm. "Gördünüz, ben orda hocayla didişirken her şeye şahit olmalarına rağmen yanıma gelmediler. Sırf ucu kendilerine dokunmasın diye."

"Beyza yoktu dimi salonda?" dedim hepsine bakarak.

"Hayır yoktu." Umut'un cümlesiyle derin bir nefes soludum. "Keşke olsaydı da duysaydı dediklerimi."

Biz, salonun kapısının ağzında konuşurken Zeynel Hoca yanımızdan geçiyordu. Göz göze geldiğimizde bana doğru döndü ve salondakilerin bile rahatlıkla duyabileceği bir ses tonuyla "Artık takımda oynamıyorsun." dedi. Ardından yüzünü, salondaki takım arkadaşlarıma doğru çevirdi. "Siz de duyun bunları. Benim karşıma geçip hadsizlik ederseniz sonunuz bu olur."

Yanımdan defolup gittiğinde ağlamamak için kendimi tutuyordum. "Şerefsiz." Mert başta olmak üzere herkes sinirlenmişti. "Alçak adam. Hem suçlu hem güçlü."

"Olacağı buydu," dedi Gözde. "Biz öğrenciyiz bunu unutma. Bazen susman ger-"

"Kes sesini ya!" diye bağırdım. "Sen öyle bir öğrenci ol tamam mı? Ben kendi bildiğim doğruları söylemekten hiçbir zaman çekinmeyeceğim. Sen gibilerle de muhatap olmayacağım."

Benim tepkimle şok olurken onları orada bırakıp yanlarından ayrıldım. Bir yandan da ağlamamak adına gözlerimi kırpıştırıyordum.

"Öyle demek istemedi. Sinirli ya, ne dediğini bilmiyor." Mert'in Gözde'yi teselli edişini duyunca duraksadım ve yeniden onlara doğru döndüm.

"Öyle demek istedim. Sinirle de söylemedim ayrıca, ne dediğimin gayet farkındayım!"

Gözde ikinci şoku yaşarken yüzümü çevirip yürümeye devam ettim. Bu sırada Mert'in sesini işittim. Bana seslenirken ayaklarımı yere çiviledim ve arkama döndüm. Mert'in hemen yanındaki Emre, Mert'in benimle konuşmaya başlamasıyla duraksadı.

"Bekle birlikte gidelim."

"İstemiyorum." dedim mavilerine bakıp. "Sen burada kal." Hayatımda ilk kez, ona yanımda olmasını istemediğimi söylemiştim. Oysa istiyordum. Ancak Gözde'ye olan tavrı sinir etmişti beni.

Mert, hareketimden ötürü şaşırırken onun yanından sıyrıldım. Bu sırada Emre, aramızdaki mesafeyi kapatıp yanıma gelmişti. Gözleri soru sorarcasına bakarken "Gidelim." dedim ve arkama bile bakmadan yürümeye başladım.

Kâbus gibi bir gün geçiriyordum. Hem takımdan atılmıştım hem de ailem okula çağrılmıştı. Mert'in tavrı da tuzu biberi olmuştu. Sıkıntıyla oflarken bir an önce eve gidip olanları evdekilere anlatmak, biraz olsun rahatlamak istiyordum.

Çünkü ailem, koşul ne olursa olsun benim yanımda olurdu, biliyordum.

bölüm sonu🌑

Sizce Dolunay, Mert'e öyle davranmakta haklı mıydı?

Peki hayatın haksızlıklarla dolu oluşu... Adaletsizlikle sonuçlanan bir şey yaşadınız mı?

Diğer bölüm görüşmek üzere 💛

instagram|hayaliyazan

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin