11. Bölüm

30.2K 2K 702
                                    

Kural 6: Kararsızlık insanın kendini attığı koca bir boşluktur. Seçimini yap.

🌍

Mert, beni defalarca kez arayarak erkenden uyandırmıştı. Haliyle erkenden kalkıp tüm işlerimi halletmiş, evin önüne inmiştim. Daha ders saatine çok vardı ancak biz okul yoluna düşmüştük. Hatta yolu bitirmiştik bile.

Çünkü Mert simit, üçgen peynir ve meyve suyu almış; uzun zamandır birlikte kahvaltı yapmadığımız için kahvaltı yapmak istemişti.

Ortaokulda her günkü rutinimizdi bu. Ben, sabahları erken kalkamadığım için kahvaltı yapamazdım. Haliyle aç kalırdım. Bu yüzden Mert ile her sabah okula giderken simit alır yerdik. Ancak lisede aynısını yapamıyorduk. Çünkü okulumuz pek yakın değildi ve yürüyerek gittiğimiz gün sayısı oldukça azdı.

Birlikte okulun bahçesine geldiğimizde etraf fazlasıyla sakin görünüyordu. Kamelyalardan birine geçtiğimizde ben poşetleri tutuyordum. Mert ise oturağı ve masayı siliyordu. Temizleme işlemi bittikten sonra poşetin bir tanesini yırtıp masanın üzerine koymuş, üçgen peynirleri ve meyve sularını onun üzerine bırakmıştım. Ardından oturağa oturup ellerimi temizlemiş, simitimi yemeye başlamıştım.

Mert, meyve suyunu içerken yediğim üçgen peynir paketini poşetin üzerine bırakıp ona döndüm. "Ne iyi oldu birlikte kahvaltı yapmamız. Fazlasıyla özlemişim."

"Seni uyandırmak için aradığımda öyle söylemiyordun ama. 'Yaaa Mert sen git okula, ben sonra gelirim' diyordun."

"Aşk olsun," dedim gözlerimi kaçırıp. "Hiç de hatırlamıyorum öyle bir şey dediğimi."

"Tabii tabii," dedi alayla. Bu sırada ben, vişneli meyve suyumu içmekle meşguldüm. "Ne yapacağız kahvaltı yapıp, hiç gerek yok diyen de sen değildin."

"Değildim tabii, uydurup durma." Simitimi iştahla yerken, parmağıma bulaşan peyniri mendille temizledim. "Her hafta, bir gün belirleyip yapsak mı bu kahvaltı işini."

"Olur, bana uyar."

Yanımda duran yüzüne baktım. "Emin misin? Bu aynı zamanda haftanın bir günü beni uyandırmak için kendini parçalaman demek. Yeniden düşün."

"Düşündüm," dedi cümlem biter bitmez. "Cevabım yine aynı."

"Ne çabuk düşündün? Sadece birkaç saniye geçti."

Derin bir nefes soluyup mavilerini elalarıma odakladı. "İşin ucunda sen varsan, düşünmeme gerek yok da ondan."

Hafifçe tebessüm ettim. Her seferinde bir yolunu bulup, daha da çok sevdiriyordu kendini. Bana değerli olduğumu hissettiriyor, bunu gizlemeye çalışmıyordu. En çok da bu huyunu seviyordum onun. "Şanslı kızım." dedim içimdekileri bilsin isterken.

Gülüşüme aynı şekilde karşılık verdi. "Şanslı olan tek kişi sen değilsin."

Ortamın güzelliğini bozan, ısırdığım simitin çıtırtısıydı. Ben mahçup şekilde ağzımdaki lokmayı çiğnerken gülümsedi. "Bu sabah iştahın yerinde."

"Şaşırtıcı değil mi?" dedim ona hak verirken. "Normalde erken saatte kahvaltı yapmam ama Mustafa Amca'nın simitleri söz konusu olunca işler değişiyor. İçine ne katıyorsa..." dedikten sonra meyve suyumdan bir yudum aldım. "Belki de sevgisini katıyordur."

Ardından başka konuya daldım. "Aaaa aklıma ne geldi, sen uzun zamandır benim kurabiyelerimden pastalarımdan yemiyorsun."

"Yapmıyorsun çünkü," dedi bana karşılık. "Fazlasıyla boşluyorsun bu aralar."

"Haklısın, en kısa zamanda yaparım." Mutfakta iddialıydım. Pasta börek yapmaktan aşırı zevk alırdım. Ve genelde yaptıklarımı ilk önce Mert'e tattırıp onun fikrini alırdım.

Gözlerimi meyve suyumdan çektiğimde bakışlarıma takılan kişi Gözde olmuştu. Normalde okulun binasına doğru yürüyordu ancak bizi görünce yönünü değiştirmişti. Okul eteğini, dizlerine kadar çektiği siyah çorabıyla tamamlamıştı. Üzerinde ise kollarını dirseklerine kadar çektiği haki renkte bir trençkot vardı. Çok geçmeden yanımıza ulaştığında gülümsedi ve eliyle, rüzgârın dağıttığı saçlarını düzeltti. "Günaydın."

Mert, onun geldiğini yeni fark ederken benim ardımdan "Günaydın."dedi.

"Kahvaltı mı yapıyordunuz?"

"Evet," diyerek yanıtladım onu. Ardından pakette duran simiti işaret ettim. "Sen de yesene."

"Yok, teşekkür ederim. Kahvaltımı yaptım evde." Bana tebessüm ettikten sonra Mert'e döndü. "Mert, hediyen için çok teşekkür ederim. O kadar beğendim ki..." Ardından elini üzerindeki okul formasının yakasına doğru götürdü. Kıyafetin altında gizlenen kolyeyi çıkardıktan sonra gülümsedi. "Hep boynumda kalacak."

Mert, onun gülüşüne aynı samimiyetle karşılık verdiğinde "Ne demek." dedi. "Beğenmene çok sevindim."

Onlar birbirlerine bakarken, elim boynumdaki zincire kaymıştı. Seneler önce Mert almıştı bu kolyeyi. Herhangi bir özel gün değildi. Görüp beğenmiş ve kolyeye bakınca beni anımsadığı için hediye olarak almıştı. Yani, o gün öyle söylemişti. Zincirin ucundan sarkan, dolunaydı. Ve o zaman kendimi öyle değerli hissetmiştim ki...

Sıradan bir günde hediye almak, hele de aklıma sen geldin denilerek almak bambaşka bir histi. Kolyeye öyle büyük anlam yüklemiştim ki şu an Gözde'nin boynundaki kolyeyi görünce bir garip hissetmiştim kendimi.

Belki de fazla abartıyorsundur Dolunay.

Yine.

Boğazımdaki yumruyu görmezden gelmeye çalışırken "Ben sınıfa çıkayım." diyiverdim. Mert, bana şaşkınlıkla bakarken hafifçe gülümseyip her şeyin yolunda olduğunu göstermeye çalıştım. "Ödevlerimi yapmadım da, zil çalana kadar birazını halledeyim."

Bu sırada Gözde, Mert'in yanındaki yere oturmuştu. İkisine de selam verdikten sonra çantamı aldım ve daha fazla vakit kaybetmeden okula doğru yöneldim.

Alışacaktım.

Onu, bir başkasıyla paylaşmaya alışacaktım. Alışmak zorundaydım.

bölüm sonu 🌑

Söz konusu sevdiklerimizse cimriyiz canım k.b

Peki bi şey diycem bu Mert size naptı ya ahahshs Çocuk hiçbir şey yapmadı hashtagler Mert sürünsünle dolmuş çok ayıp

Neyse shipler konusunda kafalar karışık, daha da karışacak bi gidişle. Öptüm

Diğer bölüm görüşmek üzere 💛

instagram| hayaliyazan

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin