36. Bölüm

22K 1.5K 381
                                    

Geç de olsa, gelebildik🌼

Bölüm fennnaa değil yalnız ahahshs

İyi okumalar 💛

🌍

Eve gelince ılık bir duş almıştım. Bedenim buz tutmuş gibiydi, uzun süre akan suyun altında öylece durmuştum. Ardından içimdeki hislerin akıp gitmesini istercesine ağlamıştım. Annem bayıldım zannedip kapıyı yumruklamıştı, o derece fazla vakit geçirmiştim yani.

Yere oturmuş olduğum gerçeğini eve geldiğimde ancak idrak edebilmiştim. Üzerimdekileri annem görmeden direkt makineye atmıştım. Kaldırıma temas eden elimi kaç kez sabunlamıştım, hatırlamıyordum bile.

Parmaklarımı kucağımda birleştirdikten sonra saçlarımdan sızan şampuan kokusunu içime çektim. Evdekilere bir şey belli etmemeye çalışmış, gülücükler saçtığım yemeğin ardından ders çalışma bahanesiyle odama çekilmiştim.

Ve şu an kendimi berbat hissediyordum.

Başımı duvara yasladıktan sonra gözlerimi kapattım, yanıyorlardı. Annemlere gözlerimdeki kızarıklığı  şampuan kaçtı diyerek açıklamıştım. Bu bahane asla şaşmazdı.

Akan burnum ve hapşırıyor oluşum hastalığımın habercisi gibiydi. O kadar dakika yağmurun altında durmuştum tabii, bu muhtemel sona şaşırmıyordum.

Parmaklarımla acıyan gözlerimi ovuşurduktan sonra gözlerimi telefonumun ekranına çevirdim. Saat henüz sekizdi. Bana göre gece yarısı gibiydi, öyle uzun gelmişti bugün. Yaşadıklarım sanki bir rüyadan ibaret gibiydi, inanmakta güçlük çekiyordum.
Haklıydım da. Benim yerimde kim olsa aynı boşluğa düşerdi.

Sanki şu an, hayatın ipleri gerçekten benim ellerimdeydi. Bu zamana kadar böylesine güç bir an daha yaşamamış, hayatıma yön verme konusunda bu kadar zorlanmamıştım.

Tek isteğim o ipleri bırakmaktı ancak bunun mümkün olmayacağının farkındaydım. Bir şekilde nasıl hareket edeceğimi belirlemeliydim. Yoksa avuçlarıma kaynaşan ipler canımı daha da çok yakacaktı.

Gözlerimi tavana diktikten sonra düşünmeye başladım. Şu an ne hissediyordum?

Mert'e kızgın değildim. Ben ona hiçbir  zaman kızamamıştım ki zaten. Hem, hiç kimse beslediği sevgiden ötürü kötü muamele görmeyi hak etmiyordu.

Onun da en az benim kadar garip hissettiğini biliyordum. Çünkü o bana hiçbir zaman sırtını dönmemişti. En kızgın olduğu anlarda bile yanımdaydı. Oysa bugün, beni bırakıp gitmişti.

Bunun nedeni beni görmek istemeyişi değildi tabii ki. Belli ki kendini bana karşı mahcup hissediyordu. Ya da onun hislerini öğrendiğimde ona kızacağımı, ona tavır alacağımı düşünüyordu.

Bunu yapmayacaktım, ondan emindim ama ötesini ben de bilmiyordum. Hislerini bile bile, nasıl bakacaktım gözlerine? Hiçbir şey yaşanmamış gibi davranamazdım ki.

Oflayarak başımı ellerimin arasına aldım, çıkmazda gibiydim. Normalde Mert, çıkmaz yollarıma çıkış yolu olurdu. Oysa şimdi o yolu çıkmaz yapan kendisiydi. Ve bu hâlde bile, ona ihtiyacım varmış gibi hissediyordum.

Bendeki yeri büyüktü. O boşluğu dolduracak herhangi biri yoktu, olamazdı da. Bu yüzden benden uzaklaşma ihtimalini asla düşünmek bile istemiyordum. Sanki o ihtimal gerçek olursa içimden bir parçayı söküp atacaklarmış gibi hissediyordum. Ya onun benden koparılmaması için uğraşacaktım ya da o boşluğun varlığıyla yaşamaya alışacaktım.

Ofladım ve karnıma doğru çektiğim bacaklarımı açtım. Onları iyice uzattıktan sonra gözlerim karşımda duran maviye kaydı.

Onun varlığı yalnızca içimde saklı değildi. Gözlerimin takıldığı her yerde ona rastlayabilme ihtimalim vardı. Karşımdaki peluş, onlardan yalnızca biriydi.

Ben ona bakmaya dalmışken, odayı bir ses doldurdu. Sessizde duran telefonumun nasıl olup da çaldığını görmek adına bakışlarımı ekrana çevirdim.

Telefonum çalmıyordu. Bu, alarm sesiydi.

"B12 ilacı içme saati"

Gözlerim... Aniden dolan gözlerim, görüşümü bulanıklaştırırken çalan alarmı kapatamıyordum bile.

Mert'ten istediğim kadar uzak durmaya çalışayım, o bir şekilde beni yakalamayı başarıyordu. Daha ilk günden farkına varmıştım bunun.

Parmaklarımı ekrana dokundurup, alarmı kapattıktan sonra bildirimlerime bakmaya başladım. Gruba birkaç mesaj atılmıştı. Onun dışında Emre özelden bir şeyler yazmıştı.

Mesajlara bakmadan önce Mert'le olan sohbete girdim. Son görülmesi öğlen saatlerindeydi. Demek ki o saatten sonra buraya girmemişti bile.

Derin bir nefes soludum ve sohbetten çıktım. Ne düşünüyordu acaba şu an,  ne haldeydi? Keşke onun nasıl olduğunu bilebilseydim. Zihninde olup bitenleri okuyabilsem, hissettiklerini hissedebilseydim.

Zihnimi bulandıran düşünceleri kenara bırakıp, gruptaki mesajlara göz attım. Ardından Emre ile olan sohbete girdim.

İlacımı içmediğimi haykıran ikinci alarmı da kapattım. Umarım bu kötü hafızam bir kez olsun işe yarardı da her şeyi unutmama yardımcı olurdu.

Canım B12 eksikliğim, sana güveniyorum göster kendini.

İç sesimi kenara bırakıp, gelen mesaja baktım.

Emre: Nasılsın? Biraz daha iyi misin?

Dolunay: Sayılmaz, hastalığım arttı. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sen nasılsın?

Emre: Doktora gittin mi? İlaç yazardı, ilerlemeden toparlardın belki.

Dolunay: Yarın giderim belki

Emre: Kendine dikkat et, dinlen biraz.

Emre: Bugün sınıftakiler öğle arası okula geldiğini ama derse gitmeden çıktığını söylediler.

Emre: Endişelendim o yüzden rahatsız ettim kusura bakma

Dolunay: Teşekkür ederim sorduğun  için

Dolunay: Evet gelmiştim ama kendimi iyi hissetmeyince eve tekrar döndüm

Emre: İyi yapmışsın, toparlanmadan gelme. Hatta yarın güzelce dinlen

Dolunay: Muhtemelen öyle yapacağım, keyfim yok zaten

Emre: Ben seni rahatsız edip durmayayım, yarın kendini nasıl hissettiğini yazarsan sevinirim

Attığı mesajı görünce kısa bir duraksama yaşadım. O böyle yaptıkça kendimi kötü hissediyordum. Belki arkadaş olarak düşünüyordu beni ama emin olamıyordum ki.

En kısa zamanda konuşacaktım onunla. Yoksa bu şekilde ilerlemek hiç hoşuma gitmiyordu.

Dolunay: Olur :)

Dolunay: Ben şimdi biraz dinleneceğim.  Yarın görüşürüz

Emre: Görüşürüz :)

Sohbetten çıktıktan sonra telefonu komodine koydum. Ardından başımı yastığın üzerine bırakıp, gözlerimi tavana diktim.

Sanırım insan yalnızca böyle çıkmazda olduğu anlarda seyrediyordu tavanı. Yoksa ona kıçımızı devirip uyuyorduk.

"Varlığını yeni yeni fark ettiğim için kusura bakma," dedim boş boş bakarken. "Hayatım boyunca ilk kez dertleniyorum işte, ne yapayım?"

Ben... Ben az önce tavanla konuşmuştum. Kafayı yemeye başlıyordum galiba.

Kendimden korkmaya başlarken, hemen örtüyü kafama kadar çektim. Gözlerimi sıkıca kapattıktan sonra, uyandığımda kendimi her zamanki gibi bulmayı diledim.

Kendim gibi olmayı.

bölüm sonu🌑

Tavanı seyretmeye başladığına göre geçmiş olsun bebeğim ahshshs

Diğer bölüm görüşmek üzere 💛

instagram-twitter: hayaliyazan

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin