34. Bölüm

22.9K 1.6K 1.5K
                                    

Ayyy bu bölüm fennnaa derken şaka yapmıyordum. Hadi iyi okumalar💛

Mert'ten

Ders bitiminde karşılaştığım matematikçi beni lafa tutmuştu. Dün ona sorduğum soruları akşam çözmüş, bugün beni yanına çağırıp anlatmıştı. Onu dinlemek zorunda olduğum için, Dolunay'ın yanına gidememiştim.

Haliyle canım fena halde sıkkındı. Aramızdaki tartışma umurumda değildi, şu an yalnızca onun iyi olduğunu görmek istiyordum.

Hocadan kurtulduktan sonra, hemen öğretmenler odasından çıkmıştım. Hızlı adımlarla müdürün odasına doğru yönelirken, iyi şeyler düşünmeye çalışıyordum.

Dolunay'ın okulunu değiştirecek hale gelmesini istemiyordum. Öyle bir durumda, onu yalnız bırakacak değildim tabii. Bir an olsun düşünmeden kaydımı aldırırdım ancak neden suçsuz olduğu bir konuda suçlu konumuna düşüp, düzenini bozacaktı ki?

Nihayet müdür odasının önüne geldiğimde, gözlerimle koridora bakındım. Bu sırada toplu halde duran Emre ve arkadaşları çekti dikkatimi. Diğerleri benim varlığımı fark etmese de Emre beni görmüştü.

Arkadaşlarının yanından uzaklaşıp bana doğru geldiğinde ağzını yüzünü dağıtma isteğim katlanarak artıyordu.

"Dolunay'a mı bakmaya geldin?" dedi alayla.

Sesindeki tını, sinirlerime dokunurken dişlerimi sıktım. "Sanane?"

"Gerçekten mükemmel bir arkadaşsın, bir kez daha anladık."

"Ne diyorsun sen?" deyip ona doğru birkaç adım attım. "Direkt söyle, dolandırma lafı."

"Sözde onu bir başkası ile paylaşmayacak kadar çok seviyorsun. Ancak kızın en zor anlarında, yanında yoksun. Ben varım, diğerleri var ama senelerdir arkadaşı olan sen, yoksun." Gülümsedi. "Bu mu senin arkadaşlık anlayışın?"

Alayla kıvrıldı dudaklarım. Sinirimi avuç içimde toplarken, elimi pantolonumun cebime yerleştirdim. "Onu gerçekten, benden daha fazla düşündüğünü mü sanıyorsun?"

"Sanmıyorum," dedi bana karşılık. "Zaten öyle."

Başımı usulca salladım. "On numara hayal gücü, tebrikler."

"Bana lafla değil, icraatla gel." Harelerine hakim olan koyuluğa bakarken o gözlerine morun ne kadar çok yakışacağını hayal ediyordum.

"Ben sana hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değilim. Ben, sen değilim Emre. Gösterişten ibaret değil benim varlığım." Hafifçe gülümsedim. "O küçük beynini Dolunay'la aramdaki hiçbir meseleye sokmazsan iyi edersin."

"Yoksa?"dedi gülümserken.

Aynı aptal gülüşü takındım ve omuz silktim. "Aksi bir ihtimal yok." Ardından yanından sıyrıldım ve merdivenlere yöneldim. Az daha kalırsam, elimden bir kaza çıkacaktı.

Dolunay'dan

Sınıfa çıktıktan sonra ilk işim babamı aramak olmuştu. Her şeyi özet geçerek anlatmıştım ona. Benim mutluluğum onu da mutlu etmişti. Yaptığım kısa konuşmanın  ardından telefonumu kapatmıştım. Zilin çalmasına birkaç dakika vardı.

Gözlerim hüzünle yan tarafımdaki boş sıraya kaydığında, gözlerimin nemlenmesine engel olamamıştım.

Ben kendi içimde verdiğim savaşla mücadale ederken, ismimi işitmiştim. "Dolunay." Bakışlarımı, güçlükle çektikten sonra sesin geldiği yine döndüm. Voleybol takımındaki Selma'ydı.

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin