38. Bölüm

22.3K 1.5K 721
                                    

Hepimize selllammm🌼

Biz geldik yine, hepinize iyi okumalar💛

🌍

"Sakin ol," diye yineledim kendimi bilmem kaçıncı kez. İlk kez okula başlayan öğrenci, dönme dolabın en tepesinde asılı kalan bir çocuk, aylardır birbirine hasret iki insanın kavuştuğu an gibi bir heyecan vardı içimde.

Oysa her gün mecburen geldiğim okula gelmiştim işte. Her zamanki sınıfıma, her zamanki sırama oturacaktım. Ne saçma bir heyecandı bu?

Okula gelirken inatla topladığım saçlarımı bugün açık bırakmıştım. Üzerimdeki bordo ceketle aynı renkte bir saç bandı takmış, saçlarımı özenle şekillendirmiştim.

Birkaç dakikadır öylece durduğum kapı ağzında, içeriye girmek için bir cesaret silsilesi bekliyordum. Ama geleceği yok gibiydi.

Emre sınıflarından çıktığı anda beni görmüş, bana doğru gelmişti. "Selam," deyip gülümserken gülüşüne karşılık verdim. "Selam."

"Nasılsın, daha iyi misin?"

Sorusuna aniden gelen hapşırığımla yanıt verdiğimde gülümsedi. "Gördüğün gibi," dedim ona karşılık. "Ama düne göre iyiyim."

"Sevindim. Sıcak şeyler yiyip içmeyi ihmal etme."

Fırsatı bulmuşken duraksadım. Zihnindeki soruyu sormanın tam vaktiydi. "Doğru söylüyorsun. Dün tavuk çorbası içtim ve aşırı iyi geldi."

"İyi yapmışsın, umarım çabuk toparlanırsın."

Söylediklerim onda hiçbir etki bırakmamıştı. Demek ki doğru hissetmiştim. Onları bana gönderen Emre değil, Mert'ti.

"Umarım," dedim aynı şeyi temenni ederken.

"Neyse seni daha fazla tutmayayım, sonra görüşürüz."

Gülümseyerek selam verdim. O da gittiğinde artık sınıfa girme vaktim çoktan gelmişti. Ayaklarımı yavaş yavaş kapıya doğru çevirdikten sonra, başımı öne doğru eğdim ve sınıfa girdim.

Adımlarım aşina olduğum sırama doğru ilerlerken başımı kaldırma cesaretini kendimde bir türlü bulamıyordum. Nihayet sırama ulaştığımda, başımı usulca kaldırdım.

Mert çoktan gelmişti. Bana bakmamaya özen gösteriyor oluşu dikkatimden kaçmazken onu görmenin heyecanı vardı içimde. Nihayet kendimi toparlamış, tek kelime de olsa konuşabilmiştim. "Günaydın."

Sanki bir kelimeden daha fazlasını işitmiş gibi bakarken, hafifçe tebessüm etti. Ancak gergin olduğu her hâlinden anlaşılıyordu. "Günaydın."

Ona hafifçe tebessüm ettikten sonra hazırda tuttuğum mendillerden çıkarıp masamı ve sıramı silmeye başladım. Bana yardım etmeye yeltenmiş, ardından bu fikirden cayıp önüne dönmüştü. Ben mendilleri çöpe attıktan sonra ellerimi temizleyip yerime oturmuştum.

Hastalığımdan ötürü üşüyordum. Bu yüzden ceketimi çıkarmamıştım. Omzumun önüne düşen saç tutamını geriye doğru attıktan sonra, bakışlarımı sırama çevirmiştim.

O da benimle aynı hâldeydi. Yan yana oturuyorduk, gözlerimiz sıralarımıza kitlenmişti. Susuyorduk ve öylece duruyorduk. Dışardan bakınca oldukça sakin, her zamanki gibi görünüyorduk. Oysa içimiz...

Zihninden neler geçiyordu kim bilir? Ne düşünüyor, ne hissediyor hepsini merak ediyordum. Peki o? O da benim neler düşündüğümü merak ediyor muydu ki? Mesela az önce "Günaydın," diyişimle her zamanki gibi olmaya devam etmek istediğimi anlamış mıydı? Benden bunu bekliyor muydu? Yoksa susup oturacağımı, o yokmuş gibi davranacağımı mı düşünüyordu?

Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin