Bugün, Gözde'nin evinde toplanmıştık. Rahat etmek adına giydiğim kot şortum ve üzerine giydiğim beyaz ip askılı bluzumu, ince kumaşlı salaş hırkam tamamlıyordu. Saçlarımın ön kısmını küçük bir topuz yapmış, geri kalanını omuzlarıma açık şekilde bırakmıştım. Takmayı en çok sevdiğim gümüş rengi halka küpelerim ve evde vakit geçireceğimiz için abartmadan yaptığım makyajımla kombinimi tamamlamıştım.
Buraya Mert ile birlikte gelmiştik. Diğerleri bizden önce gelmiş, bizim gelmemizle hepimiz tamamlanmıştık.
Gözde'nin evi fazlasıyla geniş ve güzeldi. İçi oldukça ince fikirlerle tasarlanmıştı. İşinde usta birinin elinin değdiği aşikardı. Oturma odası krem rengi ağırlıklı dekore edilmiş, duvarları süsleyen yeşil çerçeveli tablolarla güzel bir uyum yakalanmıştı. Alanın her metrekaresi değerlendirilmiş, okuma köşesine bile yer verilmişti.
Dekorasyon işinden büyük zevk aldığım için etrafı dikkatle incelemiştim. Beğendiğim fikirleri zihnimin bir köşesine atıp, bakışlarımı odada gezdirmeye son verdiğimde Mert'e dönmüştüm.
Ortam fazla kasıntı değildi aslında. Hepsi gayet samimiydi ancak Mert'in her an çıkıp gidecekmiş gibi oluşu dikkatimden kaçmamıştı.
Gözde'nin biz gelmeden sipariş ettiği pizzalar, sehpanın üzerinde üst üste vaziyette duruyorken Gözde mutfaktan çıkıp yanımıza geldi. "Pizzaları soğutmadan yiyelim." Evde çalışan yardımcılarına seslenip içecekleri ve patates kızartmalarını getirmesini söylediğinde Sinan, pizza kutularını dağıtmaya başlamıştı.
"Al bakalım, bir buçuk." Bana doğru uzattığı pizzayı alıp kaşlarımı çattım. "Bir buçuk ne be?"
"Boyun kızım boyun." Salak salak sırıtışına bakıp gözlerimi kıstım. "Aşk olsun, insana öyle hitap edilir mi?" Bir kere benim boyum 157'ydi, 150 değil.
"Yaa alındın mı çen?" deyip gülümsedi. "Kötü bir şey demedim grubun en minik üyesi." Diğer tarafımdaki minderde oturan Emre'nin pizzasını uzatıp, Melisa'ya doğru yöneldiğinde ben de bakışlarımı pizzama çevirdim. Ellerimi güzelce temizledikten sonra pizzanın kutusunu açıp, kucağıma koydum. Ardından içeceğimi ve patates kızartmamı da yemeye hazır getirdim.
"Al, sen seversin." Mert'in uzattığı ketçap paketini aldıktan sonra teşekkür ettim. Ketçabı patateslerin üzerine döktükten sonra patateslerden bir tanesini alıp ağzıma attım. Bu sırada Gözde'nin açtığı şarkı doldurmuştu salonu.
"Kanka şu yastığı atsana bana." Sinan, Gözde'nin attığı yastığı sırtının arkasına koyduktan sonra bir güzel yayıldı.
Herkes pizzalarını yerken bir yandan da sohbet ediyorduk. Şimdi konuştuğumuz konu, Melisa'nın tiyatro oyunuydu. Pazartesi akşamı oyun sergileyeceklerdi, bizim de gelmemizi istiyordu. "Beni yalnız bırakmazsanız sevinirim. Hem hoşunuza gideceğini düşünüyorum."
"Konusu ne?" dedi Gözde. Biz yiyecekleri bitirmeye gelmişken onun henüz pizzasından bir dilim bile yememiş olması dikkatimi çekmişti. Formunu korumak için miydi ki?
"Güzel bir aşk hikâyesi seyredeceksiniz. Fazla detay vermek istemiyorum, heyecanı kaçmasın ama emin olun hepinize çok şey katacak."
"Ooo konu aşksa, ben yokum Melisacığım." Melisa yüzünü asarken "Ya Sinan," dedi. "Benim için gel."
"Valla ben varım." Umut'un ardından Buğra da onayladı. "Ben de varım." Emre göz ucuyla bana baktığında, aynı bakışın Gözde tarafından Mert'e atıldığını fark etmiştim.
"Ben seni yalnız bırakmam, gelirim tabii." diyen Emre'nin meraklı bakışları benim üzerime çevrilirken "Sen de gelirsin değil mi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Kendine •texting• (Tamamlandı)
Short StorySolunu en yakın arkadaşının varlığıyla tıka basa dolduran Dolunay, kalbinde aşka yer kalmadığına emindi. Oysa aşk en çok, yanıltmayı severdi. texting #1 (24.11.2020) mizah #1 (09.12.2020) lise #1 (10.12.2020) genelkurgu #1 (11.01.2022) aşk #1 (02.09...