Çelik kabzanın demir ve keskin ucunu onun çelimsiz duran boynuna bastırdı. -"Teslim ol,ben kazandım" Bu sözleri söyleyen maskeli şövalye bir taraftan da artık kendisinin koruyacağına emin olduğu prensesine bakıyordu. Güneşin silik ışınları ile aydınlattığı parlak saçlarının harikulade durduğu,uzun kirpiklerinin ardından gölgelenmiş bakışlarının soğuk ve uzak olduğu söylenebilirdi. Tabii ki öyle olacak diye geçirdi içinden. O kaf dağının prensesiydi. Bir de demir kolluk içinde duran kendi ellerine baktı.Onu korumak için tüm bu elemelerden geçerken yaralanan parmaklarını oynattı. Bu son düelloya katıldığında rakibini yeneceğini iyi biliyordu. Onun küçük çocuk olduğu zamanlarda da tek hayali buydu,o bunun için kendini eğitmişti. 18.Yüzyılın sadık,korkusuz ve namı diyar diyar gezen en güvenilir Şövalyesi olacaktı. Krallıkta günlerce duyurusu yapılan ve neredeyse at binip,eli kılıç tutan tüm askerlerinin katılmak istediği bir yarıştı bu. Bu onurlu görev için canını ortaya koymak,onun için hiçte zor değildi. Ve evet... Kralın veziri onun ismini okuyordu. -Prensesimiz II.Elanor Cartwright'ı korumaya hak kazanan Asker kuzeyli Eric Bryant olmuştur. İsmimi duyunca ekselansları ve artık prensesim olan Elanor'u dizlerimin üzerine eğilerek selamladım. Etrafımda oluşan coşkulu bir alkış ve hayran dolu bakışların altında bu görevi tüm kalbimle kabul ederek yeminimi etmiştim.
50 parts