(19) Ölümün Soğukluğu

630 56 46
                                    

İyi okumalar♤

¤
¤
¤

Yerde kanlar içinde yatan kişi Ateş'ti. Baygın bir şekilde yatıyordu. O-onu öldürmüş olamazdım değil mi? İçeri dalan abimle kocaman açılmış gözlerim onu buldu. O yerdeki Ateş'e şaşkın bir şekilde bakarken bende ona bakıyordum.

"Ne oldu lan burada?" Abimin endişeli bir şekilde Ateş'e gidişini izledim. Eliyle nabzına baktığında omuzlarının çöktüğünü gördüm. Korkuyla gözümden akan yaşların haddi hesabı yoktu. Onu kaybetmiştik değil mi?

Ellerim titrerken öldüğünü duymamak için kulaklarıma bastırdım. "Öldü, öldü..." diye sayıklamaya başladım. Çevredeki denilenleri duymuyordum. Yerimde sallanırken sayıklamaya devam ediyordum. Kulaklarım çınlıyprdu.

Ben bir katil olmuştum. Hemde sevdiğim adamın katili. Ağzımdan kaçan hıçkırıklarla başımı iki yana salladım. Gözlerimi sıkıca kapatıp sallanmaya ve sayıklamaya devam ettim. Katildim ben, katil. Öldürmüştüm onu.

Kulağımın çınlamasını bile geçiren o sesi duydum. "A-aymira." Boğuk çıkan sesle gözlerimi açıp onun yattığı yere baktım. Yoktu. Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Korkuyla titreyen bedenim onu tekli koltuğuma oturmuş bana baktığını görünce durdu.

Gözlerimiz birleştiğinde durdum. Gittiği gün gibi halüsinasyon görüyordum değil mi? İnanmıyordum o olduğuna. "Gittiğin gün de böyle olmuştu. Halüsinasyon görmüştüm. Sen gelmiştin ve o güzel gözlerinle bana bakıyordun. Ama sana dokunamadan kayboldun. Yine aynılarını yaşamayacağım." Durup tekrar ona baktım.

"Öldün sen! İkinci kez bırakıp gittin beni! Ben seni çok güzel sevmiştim be adam! Sen bana sevmeyi bile unutturdun! Sen bana biri nasıl sevilir onu bile unutturdun. Seni görünce hızlanan kalbim atmayı bıraktı artık. Seni görünce heyecandan terleyen avuçlarım kupkuru kaldı. Sen beni öldürdün! Giderken arkanda bıraktığın küçük kız o gün mezarını kalbinde açtı. Sen o gün fiilen ölmüştün, şimdi fiziken öldün."

Ona olan bütün nefretimi haykırırken durdum. Kaybolmamıştı, hâlâ bana bakıyordu. "Niye kaybolmuyorsun? 1 yıl boyunca yalvardım sana ben! Kaybolma diye! Şimdi kaybol diyorum niye kaybolmuyorsun? Canımı acıtıyorsun. Ben artık acı çekmek istemiyorum."

Yüzümü ellerimin arasına alıp içli içli ağlanaya başladım. Omzumda hissettiğim elle başımı kaldırdım. Kollarımın altından tutup kaldırılmamla bakışlarım abimin gözlerini buldu. Kızarmış gözleriyle bana bakıyordu.

"O ölmedi. Halüsinasyon da görmedin. Şimdi istitorsan onu buradan kovabilirim. Eğer istemiyorsan sizi burada yalnız bırakıp konuşmanıza da izin verebilirim." Küçük bir çocuk gibi burnumu çekip abime baktım.

"Ne konuşacağım onunla? Bana nişanlandığı kadını hatta evlendiği kadını anlatmasınımı isteyeceğim?" Abim gözlerini kaçırdı. "Olya ben bir bok yedim." Kaşlarım çatılırken çenesinden tutup kendime çevirdim.

"Neyden bahsediyorsun abi?" Abim gözlerini gözlerime sabitleyip "4 yıl önce Ateş geri geldi. Sen o sırada Arkın'la dışarı çıkmıştım. Ateş seni görmek isteyince izin vermedim. Senin... Arkın'la sevgili olduğunu ve onu unuttuğunu söyledim. Düzelmiştin, yani en azından düzeliyordun. Onu gördükten sonra eski haline dönmenden korktum. Lütfen anla beni. Zaten Ateş bana inanmadı ama siz ikiniz eve güle eğlene gelince inandı. Sonra da gitti. Bir daha görmedim onu."

"Anlamıyorum, neden? Neden yaptın bunu abi!? Ben onu o zamanlar hâlâ severken gelmesini beklerken bana bunu nasıl yaptın!? Bu yüzden mi o kızla nişanlandı? Bu yüzden mi onunla evlendi?" Abime ilk defa bu kadar kırılmıştım.

YETİM 2 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin