Duyduklarını hafızasından istemsizce silmeye çalışırken kafasının içinde büyük bir hava boşluğu oluşuyor gibi seziyordu. En sonunda süzülmek için yarış halinde olan gözyaşlarını serbest bırakırken bacaklarını kendine çekti. Kollarını bacakları üzerinde birleştirdikten sonra çenesini diz kapaklarının üzerine koydu. Elinden bir şey gelmemesinin onu alıkoyan çaresizliğiyle ayaklarını ufak çaplı hareket ettiriyor, yanaklarını şişiriyor ve ellerini yumruk yapıp serbest bırakıyordu.
Bir yandan işittiklerini Toprak'a nasıl söyleyeceği konusunda aklını zorlarken bir yandan da aşık olduğu bu adamın canını yakmadan bunu hiçbir şekilde söyleyemeyeceğinin bilincindeydi. Onun canının yanma düşüncesi dahi yüreğinin daha da sızlanmasına sebebiyet veriyor, hiçbir şeyi söylememeyi aklına yerleştiriyordu. "Bu lafları duyacağıma susuzluktan ölseydim keşke," diye söyledi kendi kendisine.
"Meleğim?"
Kapının ardında duyduğu sesin sonrasında refleksle ayağa kalkarken anahtarı kapıya bastırıp kapıyı sessizce kilitlemişti. Ciğerlerine güç bela hava doldurduğunda sesini olabildiğince canlı tutarak yanıt verdi: "Efendim?"
"Her şey yolunda mı?" Adam, birkaç saniye süren sükunetin ardından şefkatle konuştuğunda kadının gözünden bir damla yaş daha ayrılmıştı.
"İyiyim sevgilim, aşağıya geleceğim birazdan."
"Tamam... bekliyorum," sözünü tatmin olmamışçasına söylemişti.
Merdivenden adamın aşağıya indiğini kanıtlayan adım seslerini duydu. Gözyaşlarının kuruduğundan emin olmak istercesine elini yüzüne götürmüş, gözlerinin kızarıklığının gitmesi amacıyla ellerini yüzüne ileri geri sallayarak hava vermişti. Yatağına halsizce oturdu ve yere baktı, tüm gün iş yapmış birinin yorgunluğuyla sırtını boşluğa atıp uzandı. Gözlerini kapattığında olacakları hayal etmesi üzerine yutkundu.
Yanağını ısırıp durduğunda tam anlamıyla pişman olduğu bu evde kahvaltıya inmek için yerinden doğruldu. Hızla mevsimlik giysilerini giyip aşağıya indiğinde karşılaştığı her bir insanla arasına mesafe koymuşçasına gözlerini kaçırıyor, elinin titremesine engel olmak için tuttuğu çatala baskı uyguluyordu. Sofradaki sessizliğin bozulmaması için neredeyse dua edecekken bir ses duydu.
"Alyacığım bir problem mi var?" Leman, her zamanki ağırbaşlı tutumunu sergileyerek bir anne edasıyla karşısındaki kadına bakıyordu.
"Hayır," dedi bakışlarını istemsizce kaçırarak. "Sorduğunuz için teşekkür ederim."
"Toprak, seni Lemanların hastanesine götürsün kızım," dedi Semiha endişeyle Alya'nın yanağına dokunduğunda.
Alya, suratındaki elden rahatsız olmasına karşın hafifçe geri çekilip, "Hayır," dedi. Leman'a döndü. "Sanırım havadan etkilendim."
Bu konuşmalar geçtiğinde; Toprak, Alya'yı gözlemliyorken genç kadındaki bu halin hava değişiminden fazlası olduğunu sezmişti.
"Bu sabah banyodan çıktığımda seni koşarak odana giderken gördüm," dedi Havin. "Miden mi bulandı?"
Banyo, merdiven altı ve mutfak arasında olduğuna göre banyonun içindeyken mutfakta konuşulanları duymamıştı. Semiha, Havin'in bu sözünden sonra aniden Alya'ya bakarken; Alya, herkesten gözünü kaçırmayı devam ettirdi. Ajanlık özelliklerini neden kullanamadığını, niçin soğukkanlı davranamadığını sorgularken işin içine duygularının karıştığını idrak etti.
"Evet, iğrendim." Bu lafı gözlerini Semiha'ya yalnızca anlık değdirerek ancak Semiha'nın üstüne alınacağı kadar net söylemişti. "Yani... ağzımda kötü bir tat vardı, su içince midem bulandı." Bardağındaki suyun son yudumunu içip zarif bir hareketle yerine bıraktı. Sıcaklayan suratına elini koyup vücut ısısını dengelemeye çalıştı, sandalyesini geriye çekip ayağa kalktı. "Ellerinize sağlık."
![](https://img.wattpad.com/cover/235760555-288-k642735.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
General FictionDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...