Sırt sırta oturtulmuş, elleri ve ayakları plastik kelepçelerle bağlanmıştı. Gözlerini miskince açtığında, boyası kirden siyaha çalan bir depoda sandalyeye bağlı olduklarını fark etti. Ağrıyan başına baskı yapmak için ellerini istemsizce havaya kaldırıp başına götürdüğünde hissettiği saçlarla refleks ile arkasına baktı. Toprak da uyanmaya başlamış ve Alya'nın boğuk sesiyle arkasına bakmaya çalışmıştı. "Girmişiz kapana," dedi ve ortalığa bir küfür savurdu.
"Ne olduğunu hatırlıyor musun?" dedi genç adam uykunun verdiği göz kısıklığı ile.
"Hayır, bayılmamız için muhtemelen ilaç enjekte ettiler."
Kelepçeleri koparmak amacıyla bir kesici alet aramak için etraflarına baktıklarında neredeyse ışık görmeyen loş odadan başka bir şey göremediler. Nemin adeta hükümdarlık kurduğu bu yerde, nefes almaktan zorlandıkları için ağızlarından içeri giren leş kokuyla ufakça öksürdüler.
"Aptallar..." dedi Alya küçümser bir ses tonu ile. Tehlikeli gördüğüm birini kaçıracak olsam plastik kelepçeyi arkadan bağlardım."
"Meleğim... Bu kelepçeleri kendimize doğru mu çekeceğiz?"
Kadın, başını olumlu anlamda hafifçe sallayıp boğazından olumlu bir ses çıkardı. Dışarıdan yaşam belirtileri veren küçük tozlu pencerenin önünde de kimseyi göremedikleri sırada rengi soluk beyaz kapının aniden açılmasıyla yan taraflarına baktılar. Dizilerden fırlama siyah kabanlı ve siyah şapkalı kırklı yaşlarda bir adam, dört kişiyle birlikte içeri girmişti.
Kıştan korunmak için taktığı siyah fötr şapkasını çıkarıp sakin edasıyla yanındaki adamlardan birine uzattı. Karşısındaki ikiliyi incelemek için acele etmiyor, ikilinin ellerinin bağlı olup olmadığına dikkatle bakıyordu. Kapıdan daha fazla uzaklaşıp bu kez gözlerini, sadece suratlarının yan taraflarını gördüğü ikiliye çevirdi.
"Ben, Asım," dedi adam. Bunu demesiyle ikisinin de dikkatini çekeceğini biliyordu. "Nam-ı diğer, A. Yolculuğunuz iyi geçti mi?"
Bu söz üzerine ikisi de ciddiyetle birbirine bakmaya çalışıp sessiz kalırken; adam, sinir oynatıcı tehlike kokan sesiyle tekrar konuştu: "Nerede olduğunuzu biliyor musunuz? İstanbul'dasınız. Merak etmeyin ama, arabanız güvende. Sadece biraz kullandık."
"Zıkkım." Oldukça sakin ve öfke dolu bu ses, Toprak'a aitti.
"Neden getirdin bizi buraya, ne istiyorsun bizden?" dedi, Alya sıkkınlıkla.
"Tahir'in yerini henüz tespit edemedik, yakalayınca birlikte gömeceğim sizi mezara."
"Tahir ile bir ilgimiz yok," diye cevap verdi Alya. Haberine sonradan hiç bakmamıştı ancak muhtemelen FBI tarafından yakalanmıştı.
"Tahir, benden tonla mal alıp parasını ödemediği için ciddi kayıplar yaşadım. Sen onunla görülen son kişisin ve de onun yerini bana söylemedin!"
"Yanlış kişilerin peşindesin," dedi Toprak. Gözleri Asım'a sabit ve dik bakıyordu.
Asım'ın gözleri, Toprak ve Alya arasında gidip gelirken; Alya'nın kendisine ezeli bir düşmanmışçasına baktığını gördü ve histerik bir tebessüm etti.
"Yalnızca seni öldüreyim o halde?"
Genç adam, gözlerini devirerek karşılık verdi. "Eğer onun canını yakacak olursan ben yalnızca seni öldürmeyeceğim."
"Sevgilin benden hoşlandı sanırım, bir değişik bakıyor. Dişiliğini mi kullanıyor dersin?" deyip Toprak'ın omzuna hafifçe vurdu. Bu, bir önceki cümleyi ciddiye almadığını gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
Fiksi UmumDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...