Tarkan- Gül Döktüm Yollarına
İKİ SENE ÖNCE
Günlerden cumartesi; saat, akşama doğru yedi suları. Salkım Apartmanında geçirdiği ilk yarım saat ve ev sahibiyle görüşemediği için evine henüz girememişti. Çilingirin kapı kilidini değiştirmesini beklerken bavulunun üzerine oturmuş, bacaklarını, kollarını ve başını üst üste yaslamıştı. Yorgunluktan sinsice kapanmaya başlayan gözlerini kapıyla uğraşan adamın gür sesi böldü, hapşırmıştı. Ayağı kalkınca bacaklarındaki uyuşma nedeniyle birkaç saniye hareketsiz kalsa da elinden düşürmediği çantasını alıp adama yaklaştı. Elindeki tornavidayı çantasına koyduğunu gördüğünde işinin bittiğini anlamıştı. Anahtarı alıp adama parasını uzattı. Adam çıktığı an kapının kapanmasını beklemişti ancak beklentisini bir kadının naif çıkan sesi bölmüştü.
"Lütfen Buğra, nerede olduğunu gayet iyi biliyorsun. Ona sürpriz yapmak istiyorum."
"Başak," dedi karşıdaki. Kimsenin duymaması için sesini alçalttı. "Sen ona en büyük sürprizi aldatarak yaptın zaten. Kaç aydır hâlâ usanmıyorsun."
Mermer zemine sürten adımları yavaşlarken Alya da arkasına dönmüştü. Bal rengindeki saçlarını sıkıntıdan topuz yapan kadın, sarı saçlı gencin önünü kapatmıştı. Genç, kadını hafifçe sağa çekerek görüş alanına Alya'yı aldığında; Alya'nın onlara daha da odaklanmasını sağladı. "Yeni mi taşındınız?" diye sordu Buğra yüzündeki zayıf ama samimi tebessümle. "Hoş geldiniz."
Alya, aynı zayıflıkta fakat umursamazca olan gülümsemesini gösterdikten sonra önüne döndü. Bu sırada Başak'ın ona olan tuhaf bakışlarını görmemişti. "Terbiyesiz," diyerek fısıldadı Başak. "İnsan cevap verir."
"Konuşmayı tercih etmiyor oluşum, sağır olduğumu göstermez."
İkisi de hiçbir tepki vermezken; Alya içeri girmişti. Evi incelemeye başlarken fayanstaki toz birikintileri ayakkabı izlerini yere ayna gibi seriyordu. Dikkatini banyodaki eski faraş ve iki bez parçası çekti, işine yarayabilirdi. Mobilyaların üzerine yerleştirilmiş koca şeffaf örtüleri dikkatle kaldırıp evi kabaca temizlediğinde bu gecelik ona yetebileceğini düşündü. Henüz elektrik gelmediği için kullandığı iki el fenerini kapatıp kırık dökük bazısına uzandığında içeriden gelen sesler dikkatini çekti.
Daha kilitlemediği kapının zorlanıp açıldığını görünce oda kapısının arkasına saklandı. Holü gören ince kapı boşluğundan bakınca yalpalayarak giren kişinin onun olduğu odaya doğru yürüdüğünü gördü. Karanlıkta pek seçilemiyor olsa da daha kalıplı duruşundan erkek olduğu anlaşılıyordu. Söz konusu adam, odaya girecekti ki; Alya, kapıyı adamın suratına tüm gücüyle yapıştırdı. Hiçbir ses gelmediğinde odadan çıkıp yerde yatan kişiye baktı. Hareketsizdi. Fenerlerden birini alıp çömeldiğinde yüzünü incelemeye başlayacaktı ki genç adam gözlerini açtı. Gelen ışığın etkisinde refleksle ellerini gözlerinin önüne siper etti. Alya, ışığı biraz kenara kaydırıp adamı incelemeye başladı, tekin olmayan bir hali yoktu.
İlk bakışta yeşil sandığı kahverengi gözleri, dozunda uzatılmış dalgalı saçları, birkaç günlük sakalıyla birleşen orta halli bıyığı vardı. Bu adam, Toprak idi. Sonralarda kadın için nadide bir ziynet haline dönüşen bu adam, şuan yalnızca sekiz milyar insandan herhangi biriydi.
Gözlerini adamın yüzünden alıp bakış açısını genele yaydı. Giydiği polo yaka siyah tişörtü tozdan yer yer beyazlamıştı. Dirseklerinden ve avuç içlerinden yardım alarak doğrulup sırtını duvara yasladı. Bacaklarından birini kendisine çektiğinde ise sorgulamaktan uzak bitkin bir hali olduğu anlaşılıyordu. Kapının darbesiyle sızlayan alnına elini götürdü, kanayıp duraksayan burnuna elini dokundurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
BeletrieDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...