FİNAL- BİR TABLODA YENİDEN DOĞMAK (52)

149 37 11
                                    

Herkese merhaba. Biliyorum fazlasıyla uzun bir zaman oldu, yazması en uzun süren bölümdü. Özel hayatımda olan negatif durumlar ve bölüm için yaptığım araştırmalar nedeniyle burada çok fazla zaman kaybettik. Bekleyen herkesten özür diliyorum, beklediğiniz için teşekkür ederim. Bölümle ilgili bir spoiler vermek istiyorum, Alya'nın sizinle tanışması gereken konular varr.

Keyifli okumalar <33

Sabahın erken saatinde güzel rüyasını bölen alarmla kalktı. Yatağını hevesle düzeltmeye çalıştı, odasından çıktı. On yaşındaki birine göre gayet düzenliydi. Merdiven korkuluklarından tutunup basamaklardan ikişer ikişer atlayarak aşağıdaki banyoya indi. Yüzünü yıkamasının ardından dişlerini güzelce fırçaladı. Mutfağa girdi, çok sevdiği pipetli mavi bardağını alıp sürahinin yanına gitti ve sürahiyi iki eliyle kavrayıp içindeki suyu bardağa boşalttı. Suyu içerken, "Oh!" diye bir tepki çıktı ağzından. Serinlemesinden kaynaklı olabilirdi.

Yukarı çıkmasının akabinde geceden hazırladığı spor tarz giysilerini küçük bedenine bir stilist edasında geçirip odasından çıktı. Ortalıkta kimse yoktu. Saate baktı, sabahın dokuzuydu. Odaların kapısını teker teker çaldı ve en sondaki odaya girdi. İçerideki kişi uyuyordu. Kadının saçlarını ve yüzünü parmak uçlarıyla hafifçe okşadı.

"Babaanne hadi kalk, zaten kimse uyanmamış," deyip omuz silkti.

Yorgunlukla uyanan kadın, ona gülümsedi. Gözlerinin altı hafifçe morarmıştı, iki saatlik uykuyla duruyor gibiydi. Yer açıp yatağa iki kez vurarak yanına gelmesi için çağrı yapmıştı.

Çocuk, "Hayır," deyip başını iki yana salladı, "elbiselerim kırışabilir."

Bu kadın, Leman'dı. Yaşlanmış görünüyordu. "Havin uyanmadı mı?" Çocuk, kafasını olumsuzca salladı. "Sinem de uyanmadı," dedi, kadın tahmin eden ses tonuyla. Çocuk, buna onaylarcasına başını sallamıştı.

Kadın, karşısındakinin yanağına kocaman bir öpücük kondurduğunda; çocuk yanağını sildi. Adı, Özgür'dü, temastan pek hoşlanmazdı.

Leman ise, aklına gelenler sonrasında suratını düşürdü. İçindeki irite edici umutsuzluğa pençesini geçirdi, iyi düşünmek zorundaydı. Bugün önemli bir gündü.

Bundan yaklaşık on bir yıl önce oğlundan bir telefon aldı. Kısa bir konuşmaydı, Mostafa'nın geldiğine dair küçük bir bilgi ve her türlü olumsuzluğa karşı veda konuşması. Bunun üzerine Havin ile beraber Çanakkale'ye gittiler. Oğlu yaşıyordu, ama artık ölü gösterilmek zorundaydı. Bunu hem Alya ve Toprak'ın canı için hem de çocuklarının hayatı için yapmak zorundaydılar. Bu durum bir hayli zordu, zira Mostafa da canıyla uğraşırken adamları etrafta onları izliyordu.

Her şey bununla başladı. Doktorlar ve hemşireler, adli birimler hariç soran herkese Toprak'ın ölü olarak bilgilendirilmesi konusunda ikna edildi. Polisler araya girmeseydi bunu yapmayacaklardı. Zaten sonrasında özel gizli korumalar da devreye girmişti. O gün morga başka birini görmeye gittiler ve Alya da böylelikle her şeyi öğrenmiş oldu: Plan çoktan hazırdı. Yani Mostafa aslında Toprak'ı öldürmekten değil haneye tecavüz ve öldürmeye teşebbüs suçlarından yargılandı, bundan haberi olmadı.

Toprak, bacağına aldığı iki kurşundan dolayı kan dolaşımının durmasıyla sağ bacağını kaybetti. Yaşadıklarının üzerine bu durum onu psikolojik olarak epey etkiledi ama pes etmedi.

Toprak'ın olmadığı zamanlarda Alya'nın yanında Dimitri'nin gizliden gizliye görevlendirdiği birkaç kişi bulunduruldu. Özellikle Dimitri ve Leman, Alya ile sürekli irtibat halindeydiler. Toprak henüz toparlanmamışken Çanakkale'ye gitti, Alya'nın etrafında farklı kılıklarda dolanmaya başladı. Yakalanmaları imkansızdı, bir şey dışında: Birbirlerini daha önce tanıdıkları açığa çıkarsa tüm plan bozulur, çocukları büyük risk altına girerdi. Bu yüzden aylarca iki yabancı oldular, kendilerini role o kadar kaptırıyorlardı ki bazen kimse olmadığında dahi birbirlerini tanımıyorlardı.

DUMA KONUŞMAK İSTİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin