Boğazından yanık bir çığlık kopmuştu. Kapıyı açmaya çalışınca korkudan titreyen eli buna mâni oluyordu. Ateşin yayılmasıyla arabanın çeşitli yerlerinden ne idüğü belirsiz sesler çıkıyordu. Turuncuya boyanmış araçtan yoğun sis yükseliyor, artan sis arabanın daha büyük bir patlama yaşayacağı gerçeğini doğuruyordu. Kolu tutmayı başardığında kapı açılmamıştı. "Açıl," diye bağırdı can havliyle. "O silahı bulmadan ölemem!" Hırs içinde kolu çekerek kendisini güç bela dışarı atmış, yan koltuğunda unuttuğu çantası için biraz söylenmişti. Yüzüne yayılan isi eliyle temizlemeye çalışıyorken beyaz gömleğinin üstüne giydiği ince, siyah ceketinin ucundaki yanık izine çarptı gözü. Siyah telefon kabındaki kabarıklıkla yüz lirayı fark etmesinin sonrasında gözlerini kapattı. "Sanırım, Allah'ın sevgili kulu olmaya başlıyorum," dedi alay eder bir halle.
Hızlı adımlarla geri döndü. Onu uzaktan izleyen adamların olduğu ortama giriş yaparken ciddiyet ve serserilik arasındaki surat ifadesiyle onlara baktı. Omzunu silkip dudağını büzdüğünde içeri girişinde ki duvara yaslanıp oturdu. Stres ve fazla heyecandan normal şartlarda uzak durması gerektiğinden midir bilinmez, hiçbir kavgayı ciddiyetle yapamıyor, araya ilgisiz ya da ironik sözler sıkıştırıyordu.
"Nasıl hayatta olabilirsin," dedi Tahir, suratında iğreti bir ifade vardı.
"Ölmeye merak salınca ölemiyor insan." Telefonunu ucundan gösterip, "O değil de cebimde yüz lira buldum, hayret ettim doğrusu."
"Buraya neden geldin peki? Yüz lira bulduğunu söylemek için mi?"
Kadın, gözlerini kısıp gülümsedi. "Hayır, evliliğine ara verdirmek için." Adam, karşısındaki kadının ne yapmak istediğini kestiremediğinden sessiz kalmayı tercih etmiş, kapı girişinden içeri giren adamına Alya'ya tetik çekmesi için işaret vermişti. Alya, çıkan sese doğru döndüğünde elini selam verir gibi kaldırarak gözlerini kapatıp açtı. Ürkütücü bir serinkanlılıkla ayağa kalkıp saçını düzeltti. Yeniden Tahir'e döndü. "Sadece yanlış kişiyi hedef aldığı söylemeye gelmiştim."
Adımlarını yola çevirip oradan uzaklaşmaya başladı. Tahir'in adamını da geçince omzunun üstünden Tahir'e baktı. "Ama hakikaten... Yanlış kişiyi hedef aldın."
Eteğinin altındaki cepli taytına sakladığı yedek tabancasını hızla çıkarıp yapabileceği en kısa sürede önce Tahir'in adamına sonra Tahir'e iki el ateş etti. Adamların bir kısmı patronlarının başına üşüşürken; kalan üç kişiden biri kadının boğazını sıkmıştı. Adamın gözlerine elleriyle baskı yapıp diz kapaklarına tekme attı. Arkasından ayaklarını tutup onu düşüren başka birine karşı hemen ayağı kalkıp başından tutarak yere savurdu. Alnındaki teri özensizce silip yorulmuşçasına ellerini dizlerine dayadı. Tahir'in başına üşüşen adamlardan birkaçı ona taparcasına ağlıyor, birkaçı da Alya'ya hamle yapmak için fırsat kolluyordu. Bellerindeki tabancalarını ortaya döktükleri anda genç kadın, kollarına ansızın birer ateş etmişti. Tahir'i taşımaya çalışırken kendisine ateş etmeye başlayacak adamlara da son kurşunlarından sıktı. O sırada arabadan yüksek bir patlama duyuldu.
Yalnız başına yerde yatan Tahir'in yanına gidip çömeldi. Omzuna birkaç kez hafifçe vurup tabi bir ciddiyetle, "Geçmiş olsun," dedi. "Benim de reflekslerim çalışmazsa öbür dünyada görüşürüz." Tahir'in ölmeyeceğini biliyordu, eğer ölürse bütün suçları cezasız kalacaktı. Onları izleyen başka bir adama bakınca yüzünü buruşturup susuzluğun etkisiyle yutkundu. "Seni vurmayacağım ama peşimden gelirsen yaparım." Yürürken duyduğu tetik sesinin ardından aniden arkasına dönüp ateş etti. "Ee, vuracağım, demiştim!" diye konuştu sanki gerçekten ateş etmekten yakınıyor bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
General FictionDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...