Sen Aksu- Tutuklu
Bekleyen herkesten gecikme için çok özür diliyorum, sınavlarım ve işim dolayısıyla şimdi yayınlayabiliyorum. Karakterleri anlamak adına bol diyaloglu ve betimlemeli bir bölüm oldu. Keyifli okumalar, dilerseniz düşüncelerinizi okumak isterim <3
******
Bir varmış bir yokmuş. Biri gitmiş ama hep varmış.
Durdu, durdu, durdu. Yüzü buz kesmişti. Toprak'ın gözlerine bakıp neler düşündüğünü kestirmek istese de biraz zorlandı. Yanlış görmediyse bu rahatsız edici bir teslimiyetti. Görüş alanına saçlarını aldı, her şeyin inadına hâlâ okşanmak istercesine güzel duruyordu.
Toprak Algül, bir uçurum kenarında kalbinden vurulmuş halde bulundu. Altında siyah kargo pantolonu, üzerinde beyaz bir tişört ve siyah ince bir gömlekle yerde yatıyordu ama biraz hırpalanmışlardı. Tişörtünün ortasındaki delikten kırmızı, rahatsızlık veren bir sıvı akıyor, gömleği ve pantolonu yerdeki çamura bulanmış.
Toprak, Alya'nın bunu yapabileceğini düşünmüş müydü? Alya, bunun cevabını merak etse de sormadı.
Bir anlık boşlukta biraz geri gidip namluyu kendi kalbine dayadı. Ona dehşetle gelen Toprak'ı durdurdu.
"Alya, sevgilim, özgürlüğüm, lütfen indir onu." Alya cevap vermedi. "Sadece bir kere, bir kere şans ver ve beni dinle. Aksi halde ikimiz de bu kurşunun davetlisi olmaya ant içeriz."
Alya, gözünden yaş akarken gülümsedi. Ona yaklaşıp yanağını hafifçe kavradığında diğer eliyle hâlâ silahı kendi kalbine tutuyordu. Baş parmağını Toprak'ın yanağında gezdirdi. Silahı kendinden çeker gibi oldu ancak yapmadı. Toprak, bu anda elini hızla tabancaya götürse de bir ses geldi. Duyanın kalp ritmini yavaşlatan, ne yapılsa faydasız görünen iç yıpratıcı bir ses.
"Alya?" diye sordu gözyaşları kesilirken. Eline aldığı tabancayı yarayı görebilmek için kadının kalbinden çektiğinde irisleri büyüdü. Önce Alya'ya sonra tekrar kalbine baktı. Yara yoktu, silahın bıraktığı yanığın çember izinden başka bir şey yoktu. Gözlerini kapatıp açarak nefes aldı. Boğazındaki düğümü çözemiyor, konuşmaya yeltense de başaramıyordu.
"Korktun," dedi Alya. "Sen beni kaybetme korkusunu bununla birlikte iki kez yaşadın. Ben ise, bunu senin için her gün yaşıyorum. Beni şimdi anlıyor musun?" Toprak, tabancayı yere atıp Alya'ya sarıldığında; Alya ruhunun her yerinde bıçak varmışçasına kollarını ağır ağır kaldırdı. Kolları birleştiği an ikisinden de kusursuz bir hıçkırık koptu. Saçlarına gömülen burunları, bir süre öylece kaldı. Gözler kapalı, kollar sıkı, boyuna ve saça kondurulan birkaç usul öpücük. Saatlerce böyle kalabilirlerdi.
"İkimize de hiçbir şey olmayacak, söz veriyorum," dediğinde Alya'nın saçlarını okşayıp geri çekildi ve yanaklarını kavradı. "Senin Algül'ün hangi sözünü tutmadı, hı?" Dudağına özlem yoğunluklu küçük bir buse bırakıp tabancayı yerden aldı ve Alya'ya baktı. Fazlasıyla umursamaz halde uçurumdan attı. Alya, şaşkınlıktan dudakları aralansa da konuşamadı. "Çok tehlikeli olmaya başladı," dedi Toprak.
Alya'nın bakışları sertleşti. "Biliyordun, değil mi? Bu tabancaya bir daha asla sahip olamayacağımı, bir daha ruhsat alamayacağımı biliyordun!"
"Senin de bir şey bilmen gerekiyor ki; bunu kendine zarar vermemen için yaptım."
"Ne zamandan beri biliyordun?" Suratı; yumuşamaktan çok kırılmış, gözleri adama bakmayacak kadar da kızarmıştı. Bedeninde dolaşan kan, bu sıcak haziran akşamında bayılacak hissiyatı veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
Ficción GeneralDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...