Bu bölümü İzmir depreminden sonra yazmıştım, ufak tefek sorunları ve yapılması gerekenleri belirtmek istedim. Ben bölümleri düzenleyene kadar 11 ilimizde daha deprem oldu. Hayatını kaybeden on binlerce kişi ve çadırlarda kalan birçok il var. Yani her şeyin daha beterini yaşadık. Bu yüzden bu bölümü aklımdaki olay örgüsüyle birleştirip yazmak istediğimi söylemek istedim, keyifli okumalar 🤍
"Hangisinden bahsediyorsunuz?" dedi aniden canlanan suratındaki uzun sakalında elini gezdirdi.
"Bu kadını gördüm." Alya, kendi fotoğrafını göstermişti.
"Nereden tanıyorsunuz?"
"Ben, alt kata taşınalı bir hafta bile olmadı. Beril Hanım, benden önceki kiracıydı." Alya, bunları söylerken biraz daha aralanan kapıda Toprak belirmişti.
"Sorun nedir?"
"Beril Hanım'a bakmış, beyefendi," deyip diğer fotoğrafı işaret etti. Az önce söylediklerine rağmen rol yapmadı canını yakıyordu. "Bir de bu adamı arıyormuş." Toprak, fotoğrafı gördüğünde yüzünü buruşturdu ve dikkalice bakıyormuş izlenimi verdi. "Beril, 1 yıllık komşumdu. Hiç arkadaşı yoktu, bu adamı da tanımıyorum." Suratı Alya'nın rolünü devam ettiriyor gibi olsa da ses tonu hiç olmadığı kadar buruktu.
Kapıdaki adam, ikisine de sakin bakışlar içinde göz gezdirdi, başını hafifçe salladı ve son sözünü söyleyip aşağı indi. "İyi günler."
Kadın, derin bir nefes alarak kapıyı kapattı ve yanındaki adama döndü.
"Şimdi anladın mı, neden değiştiğimi? Beni eski halimle görseydi, bu evdeki herkes kara listede olurdu."
"Fotoğraftaki adam, o gün yemeğe çıktığın adam değil miydi?"
"Evet, Tahir'di."
Alya, Toprak'ın bir şey söylemesini beklerken; Toprak, Alya'nın elinden tutup aşağı indirdi. Eve girdiklerinde Alya'nın omuzlarından sakince tutup koltuğa oturttu ve ellerini tuttu. Gözleri, kadına ikna olmak ister gibi ümitle bakarken dudaklarını ıslattı. İkisinin de kalbi hızlar atıyor, ilişkilerinin başlamadan biteceğine dair duydukları kaygı, bedenlerine bir ok gibi sızı veriyordu. Alya, nefes almayı unutmuş halde Toprak'a baktığında ondan gelen sesle gözlerini kırpıştırdı.
"Olayı anlatır mısın lütfen?" dedi. Kadının bu olayı anlatacağı sırada ağladığını hatırlayarak, "En azından bu kısmını," diye devam ettirdi.
"İlaç kullanıyorum, anksiyete krizlerim için. Bu krizlerin bir nedeni de doğmamış bir bebeğin katili oluşum." Toprak'ın hareketsiz suratını görünce gözleri istemsiz buğulanmış ancak sürdürmeye çalışmıştı. "Tabanca yüzünden ataklar geçiriyordum. Buna rağmen Mostafa beni hâlâ görevde tutuyordu. Görevlerin birinde beni öldürmeye çalışan kadının karnına tekme attım ve pencereden aşağı düştü."
"Hamile miymiş?" Toprak'ın sorusu karşısında başını sallamakla yetindi. "Tahmin edeyim, hamile olduğunu bilmiyordun. Kadın öldükten sonra haberin oldu."
Alya, onu onaylarcasına sessiz kalınca Toprak'ın başını aşağı yukarı salladığını gördü. Ellerine odaklandı. Gevşememiş fakat daha sıkı da bağlanmamıştı. Bir şey söylemediler. Kadın, ağlamak istiyor ancak ilaçların etkisinden olsa gerek bir türlü ağlayamıyordu. Bu durumun boğazında ve göğsünde yarattığı basınçla derin bir nefes aldı. Kendisini ağlamaya tekrar zorladı fakat yine olmadı. Bunu Toprak'ı ikna etmek için değil de, ruhundaki baskının biraz bile olsa dinmesi için istiyordu. Yaşadığı, siyahla beyaz arasında durmuş gri bir çizgiden ibaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
General FictionDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...