Emir Can İğrek- Kor
Dimitri'yi ararken mesajı ikinci kez okudu. "Biliyorum, bana fazlasıyla kırgınsın. Bilmen gereken çok şey var, senin yanında değil de karşında olduğumu göstermek mecburiyetindeydim. Yanına gelip her şeyi anlatana dek bu fotoğrafı kullanabilirsin. Ne olursa olsun yanındayım ahbap, seni seviyorum."
"Alya?!"
Dimitri'nin hevesli seslenişinin üzerine boğazından çıkan hıçkırık kendisini serbest bıraktı. "Dimitri... beni çok korkuttun."
"Ah ahbap... kendimi böyle gösterdiğim için çok özür dilerim. Yakında yanına geleceğim, her şey düzelecek."
"Toprak ile konuştun mu? Nasıldı?"
Dimitri'den bir süre ses gelmedi. "Evet, toparlanmaya çalışıyordu."
"Mostafa onun Başak ile evleneceğini söylüyor," deyip Toprak'a ihanet etmişçesine mahcubiyetle duraksadı.
Dimitri ise ikinci defa bir süre sessizliğini korudu. "Saçmalamış."
"Ben de öyle düşünüyorum!" dediğinde konuşmayı özlemiş gibiydi. "Toprak bana ihanet etmez. Ki eğer bir planı olsaydı bana söylerdi."
"Katılıyorum. Şimdi gitmem gerekiyor Alya, görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra hızla ayağa kalktı. Günlerdir kapı kenarında duran siyah omuz çantasını alıp üstündeki siyah eşofmanı ve stresten küçük delikler açtığı siyah tişörtünün üzerine ince bir hırka giyip odasından hızla ayrıldı.
Beşinci kattan giriş kata asansörle değil, koşarak iniş yapmıştı. Beklemek istemedi, içindeki aceleden ve heyecandan olsa gerek zemin kata o makaralı aletten daha kısa sürede ulaşmıştı. Girişe geldiğinde merdiven korkuluğunun sonuna istemsizce tutunup şimdiye kadar fark edemediği nefes kesintisiyle baş başa kaldı. Vücudunda soluk alacak bir boşluğu kalmamış gibi, alabilse de yetmeyecek gibiydi. Burada onu izleyen Toprak'ı bile fark etmedi.
Kırmızı renkli arabasına bindi aceleyle. İçindeki umut, dışarıya tebessüm olarak değil de olacaklara odaklanmaktan gelen ifadesizlik olarak yansıyordu. Kafasındaki düşünceleri dağıtmak istercesine koltuğunda kıpırdanıp yola dikkat kesildi.
Beş yıldızlı bir otelin otoparkına girip arabadan indi. Serinkanlı biçimde duruyor; duygusal davranıp umudunu hızla yeşerterek yere çakılmak istemiyordu. Bu otel; Mostafa, Aisha ve Raina'nın kaldığı oteldi. İçeri girdiği an Aisha'ya ulaşmak adına tekrar merdivenleri çıkarken ne kadar yorulduğunun farkında dahi değildi.
Duvarları elma şekeri, upuzun koridorun ortasına geldiğinde siyah otel kapısını çaldı. Aisha'nın kalkık kaşları ve meraklı gözleri, genç kadını bulurken; genç kadın, Aisha'nın eliyle içeriyi göstermesiyle ona kulak verdi.
"Hoş geldin Alya."
"Teşekkürler."
Kadın, Alya'nın söz yerindeyse evsiz gibi kuşamını incelerken hol kısmındaki kanepeye, Alya'nın karşısına oturup konuştu: "Amerika'daki uyuşturucu müptelalarını andırıyorsun," deyip kadının birkaç santim uzamış, düzleştirilmeye niyetsiz kıvırcık saçlarına dokundu.
"Teşekkür ederim, sen de üzerindeki elit kıyafetle bir prensese benziyorsun," diye karşılık verip parmaklarıyla kadının gül kurusu mini elbisesinin üzerine düşen düz saçının tutamına dalgasal bir hareket yaptı.
Aisha, Alya'nın sakin, nazik ve eser miktarda iltifat barındıran yanıtından huylanmış olmalı ki, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Yardımına ihtiyacım var," dedikten sonra bir süre durdu. Farkında olmadan parmaklarıyla oynuyor, çaresizlik ve çekimserlikle kızaran gözlerini kaçırıyordu. Dudaklarını ıslatıp yutkunduğunda tekrar Aisha'ya baktı. "Toprak ile yeniden birlikte olmam için bana yardım eder misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
General FictionDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...