BOMBA (4)

570 149 790
                                    

"Sevdiğim tek şey, sensizlik."

"Benim de en nefret ettiğim şey, sensizlik. Zıt kutupların da böylesi..."

"Sussan'ın maaşını da mı sen alıyorsun?" dedi, sürekli Sussan adına konuşmasını kastederek.

"Hak etmiyor değilim." Küstahtı.

Adamın suratına kapatmıştı. Ne hissedeceğini bilememenin getirdiği tereddütle mevsimlik kazağını bileğinde biten kısmını avuç içine alıp kollarını birbirine bağladı ve yayı çıkmış kanepeye oturuverdi. Bacaklarını üst üste attı, Simon'ın sadece bir bahane olup olmadığını düşününce olayları kötüye yormaması gerektiğini aklına getirdi. Psikiyatristi böyle söylemişti. "Peki Alya, sence de insanların her hareketini kötüye yorumlamak, yorucu olmaz mı?" diyerek onu durdurmayı amaçlamıştı. Alya, o zamanlar fazlaca kullandığı ancak şimdi mesleki hareketliliğinden dolayı pek içmediği sigarasını yoğun biçimde içinde çekti. Çekerken gözleri istemsizce kısılmıştı. "Siyah bir odaya hapsedildiğinde bir gün o duvarların beyaz olacağına kendini inandıramazsın." Psikiyatristi ise, bu sözüne karşılıksız kalmıştı.

🪶

Ağır ağır hazırlanıp Beril Akkaya olmaya başlıyordu. Saçlarını topuz yapıp uzun kollu siyah bir kalem elbise giydi. Yalnızca görevde kullandığı siyah topuklu ayakkabısını giyip dışarı çıktı. Dikkat çekmekten uzak olmak adına etrafına bakmaktan kaçınarak arabasına binip yerini önceden araştırdığı restorana ilerlemeye başladı. Dikiz aynasından arkasındaki arabalara bakmış fakat şüpheli birilerini görememişti. Vardığında cihazı kulağına takıp konuştu: "Sesimi alabiliyor musun?"

"Evet."

Araba anahtarını valeye verdiğinde Tahir'in de yeni geldiğini gördü. Kısık gözlerinden ve belirsiz tebessümünden her an bir şey yapacak imajı veren adam, kadına geçmesi için yol vermişti. Tavanı koyu kahve, duvarları ve zemini beyaz taşlarla örtülü zengin işi bir yerdi. Kahve ve beyaz temalı restoranın onlara rezerve edilen beyaz örtülü kare masasına oturdular. Hemen hemen tüm masalar doluydu. Genç kadın, bütün sakinlik ve huzurlarıyla vakit geçiren topluluğa şöyle bir göz atınca imrenmeden edemedi. Artık bir restorant yemeğini sadece bir restorant yemeği olduğu için yemek istiyordu. Dirseklerini masaya yaslayıp insanlardan gözünü alarak başını ağır ağır Tahir'e döndürdü.

"Burayı ilk kez duyuyorum, genelde gelir misin?"

"Sayılmaz ama gelmeyi sevdiğim yerlerdendir."

"Evlisin sanırım," dedi, su bardağını tuttuğu elinin işaret parmağıyla adamın parmağındaki yüzüğü gösterdi.

"Bu duruma biraz ara verebilirim," deyip tekin olmayan ifadesiyle kadının gözlerinin içine baktı.

Sussan'ın ona seslendiğini duydu. "Sakın ters bir şey söyleme Alya."

Gülümseme gayretinden uzak sıfatını adama yansıttı. "Güzel şaka." Yanlarına gelen garsona sipariş verdikten sonra bir süreliğine sessiz kaldılar. Aceleci davranmamaya çalışsa da bir an önceye asıl mevzuya geçmek istiyordu. Adama bakınca içinde oluşan kasvetten olsa gerek işi bitirip gitmek istiyordu. Panik ilacını kullanmayı unutmasına içinden bir küfür edince ciddileşen suratına bir gülümseme kondurup karşısındakine baktı. Gözlerini ondan almamak için, onu tehlikeli ve sıkıcı bulduğunu belli etmemek için büyük bir çaba sarfediyordu. Aklına gelen fikirle rahatladı, gelen yemeği gördü ve harekete geçti. "Bana uyuşturucuları nerede sakladığını söyleyecektin." Blöftü.

Kaşlarında belirsiz bir hareklilik görüldü, kadına doğruldu. "Öyle bir şey söylememiştim?"

"Bunu daha sonra açıklayacağını söylemiştin. Yanlış mı hatırlıyorum?"

DUMA KONUŞMAK İSTİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin