TERS KÖŞE (23)

135 38 121
                                    

"Şu saçma sapan, kağıtları bırakıp soruma yanıt verir misin? Nergis nerede?" Sesindeki öfke edici tını, sinir kat sayısını yükseltmekteydi.

Genç adam bir kağıtlara bir de Başak'a baktığı sırada Başak'ın son derece umarsız ve sıkkın olduğunu gördü. Kadının gözüne birkaç saniye dik dik bakıp kağıtları ikiye böldü.

"Nergis gitti. Kim bilir, belki tekrardan yolda karşılaşırsınız."

"Bir dakika," dedi. Yüzüne aniden canlılık gelmiş, gözleri hesap sorarcasına kısılmıştı. "Bu kağıtlarla ilgim yok. Sakın bana bu suçlamayı yapmaya kalkma!"

Toprak, Başak'ın kulağına eğilip hiç olmadığı kadar tahammülsüz, kısık bir tınıda konuştu. "Sana baloda ne dediğimi hatırlıyor musun?" Kadının yutkunduğunu ve başını salladığını hissetti. "Bu çocuk oyuncağı kağıtlar veya başka bir şey... Beren'e zarar gelecek olursa, herkesin alıştığı Toprak'ı gömmesini iyi bilirim. Ama bana sorarsan kendimden vazgeçmeyi hiç istemiyorum."

Burnundan iç çekip yanağını ısırarak adama baktıktan birkaç saniye sonra gitmişti. Genç adam, Alya'nın yanına vardığında kafa karışıklığı ile kağıtları gösterdi. Kadın, anlamsız bakışlarla kağıtlara baktı, notların aşağısında yazan harflere odaklandı, şakaklarına zarif ve kısa süreli bir masaj yaptı ve gözlerini karşısında oturan adama sabitledi.

"Bunu Başak'ın yaptığına dair inancım artıyor. Ve şöyle bir şey var ki, eğer zehri veren de Başak ise, Mostafa'yı şimdilik kafamızdaki listeden atmamız gerekiyor," dedi genç kadın. "Ayrıca bir şeyden daha eminim: Bu notlar her ne kadar ikimizin aracına da konulsa hedef, kesinlikle benim Toprak. Ve benim hedef olmam, senin de..."

"Sakın," diye çıkıştı. "Ben, senin iki gün önce edindiğin sokak arkadaşın değilim." Kadının bitkin suratını kendine yaklaştırıp çenesine dokundu ve kararlı tok sesiyle devam etti: "Sonumuz, iyi ya da kötü, ne olursa olsun; ben seninleyim. Bu saçma mesajların hayatımızı ve ilişkimizi zehirlemesine izin vermeyelim lütfen." İrileşen gözlerine, kasılan çenesine, gerilen yüz hatlarına çeki düzen verdikten sonra kadının elinden kağıtları aldı ve alelade biçimde dörde böldü. Yatağın ucundaki metal çöp kutusuna attığında biraz daha yumuşayan yüzüyle Alya'ya baktı. "Bu ilişki bitemez, bitmesi teklif dahi edilemez."

🪶

Esnediği için ağzını kapatırken ağır hareketlerle yatağından kalktı. Yüzünü güllü sabunuyla yıkamasının ardından işlerini bitirdi ve üzerini giydi. Havalar hâlâ sıcak olduğundan kumaş pantolonun üstüne tişört ya da crop giyiyordu. Kemerini de taktığına göre giyim süreci tamamlanmıştı.

Birkaç hafta geçmesine rağmen zihnine hep tazeymiş gibi düşen düşünceleri Toprak'a verdiği söz adına rafa kaldırdı. Pencereden gördüğü kişiye baktı. Kapılarına gelip Beril Akkaya'yı ve Tahir Soner'i soran adam, yine ortalıkta dolanıyordu. Elinde yine fotoğraftan başka bir şey yoktu ve etrafı izliyordu. Kulağındaki kulaklık aracılığıyla birileri ile konuşuyordu. Genç kadın, araba sileceklerine baktığında boş olduğunu gördü.

Adamın bakışları, ansızın Alya'nın bulunduğu giriş kata çevrildi. Genç kadın, pencereye çok yakın olduğu için refleksle yere eğildi, birkaç saniye öylece kaldı. Kalbi, görünmüş olabileceği endişesiyle hızla çarpıyor, vücudu kaskatı kesilmek üzereyken kendisini toparlamaya çalışıyordu. İlaçlarını bırakmasının etkisi, otokontrolü üzerindeki etkisine de yansıyor, nefes kontrolünü artık daha zor elde ediyordu.

Ağır ağır ayağa kalkıp pencerenin köşesinden dışarı baktı. Adam, gitmişti. Gözlerini araçlarına çevirmişti ancak herhangi bir kağıt bulamamıştı. Derin bir soluk alıp sakinleşmek için su içtiğinde bedenindeki kasıntı geçmişti. Banyodaki aynanın karşısına geçip kakülünü düzeltmeye kalkışınca elindeki titremenin geçmediğini, bunun sinir krizine doğru gittiğini fark etti. Kulağını tırmalayan melodiyle cebindeki telefonu çıkardı. Çağrıyı yapan kişi, özel numaradan aramıştı. Telefonu çatık kaşlarıyla cevapladığında omuzlarını dikleştirip tok ses tonuyla konuşmaya hazırlandı.

DUMA KONUŞMAK İSTİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin