Alya'nın gözleri kapalıydı, konuşmuyordu. Yanındaki cihazda ise durum gayet normal görünüyordu. Yanlış duyduğunu sanıp yeniden kapıya yöneldiği an aynı zayıf sesi ikinci kez fark etti. O kadar minik bir kıpırtı veya benzeri bir şeydi ki ne olduğunu kestiremiyordu. Alya'nın olduğu yönü incelediğinde genç kadının parmağının yatakta sürtündüğünü gördü. Üçüncü ses de bu şekilde çıkmıştı.
"Alya?" Hızla yanına gitti, ellerinden tuttu, ağlamaktan fazlasıyla uzak gülen gözleriyle heyecanını kadına gösterdi. Hemen ardından kapının eşiğinden hemşirelere seslenip Alya'nın yanına döndü.
Genç kadının gözleri güçlük içinde açılmaya çalışıyor, fakat başka bir kuvvet tarafından engellendiğini düşünüyordu. Konuşmalar kulağına uğultudan farksız geliyor, yüzünde dolaşan eli seçemiyordu. Ona dokunan kişiyi görevli sanmış olacak ki, "Toprak... iyi mi?" diye sordu. İstemsizce yerinden kalkmaya çalışan kadın, yaşadığı ince sızıyla yüzünü buruştururken mayışmış halinin verdiği gözlerini hâlâ kapatıyordu.
"Ben iyiyim," dedi. Dilini yutmuşçasına başka bir şey diyemiyor, heyecandan elleri titriyor, bir kapı eşiğine bir Alya'ya bakıyordu. En sonunda önce bir hemşire, sonrasında Barlas içeri girmişti. Barlas bir giriyor, bir çıkıyor, bazı şeylerden emin olmak istercesine aynı konu üzerinde duruyordu. Hemşirelerle ses çıkarmaktan kaçınırcasına konuşuyor, Alya'nın tetkiklerinin bazılarını bizzat kendisi yapıyor, her olumlu sonuç aldığında sevinmekten korkuyor ve gülümsemekten çekinir halde bulunuyordu. Son kez odaya girdiğinde; Toprak, Alya'nın yeniden uykuya daldığı odada, bir köşede bekliyordu.
Doktor, Toprak'ın karşısında dikilip gülümsemekten kırışan göz çevresini göstermekten artık çekinmeyerek konuştu: "Hayati tehlikeyi tam olarak atlattı." Elini Toprak'ın omzuna koydu. "Yakında hepimizi yere serecek."
Toprak, önce dudaklarını ıslattı. Alya'ya sonra Barlas'a baktı, işittiklerini hazmeder gibi bir hali vardı. Barlas'ın onay vererek hevesle başını sallamasının ardından tüm boşluğuyla ona sarıldı. "Sana her şeyimi borçluyum, çok teşekkür ederim."
Hastaneye bugün yeni gelen Dimitri'nin koridorda çoktan beklediğini görünce onun yanına koştu. "Alya," dedi nefes nefese. Ağlamıyor ama boğazındaki yumrunun canlılığını hissedebiliyordu. "Yeniden aramıza katıldı." Dimitri'nin bir şey söyleyemeden heyecanla ayağa kalkmasıyla devam etti: "Hatta Barlas ne dedi biliyor musun? Yakında hepimizi haşat edermiş!"
Dimitri'den küçük bir kahkaha duyuldu. Toprak'ın kolunu hafifçe itekleyip onunla Alya'nın bulunduğu odaya geçti. Herkes gitmiş, Alya yine gözlerini aralamıştı. "Melek gibi," dedi Dimitri mırıldanarak. Yalnızca Toprak'ın duyacağı tınıda, "Birazdan bir şey yapacağım," dedi. "Sakın bana engel olma, en yakın arkadaşı olarak bunu hak ediyorum." Toprak'ın yanıtlamasına kalmadan Alya'nın yanı başına geçip telefonunu video ayarına getirdi.
Kadın narkozun etkisinden çıkmamış gibi ya da yalnızca ruhen uyanık gibi hiçbir tepki vermemişti. Yalnızca boğazından ufak iniltiler çıkıyor, karşısındakini, ne derdin var, dercesine bekliyordu. Toprak ise, kollarını birleştirip Dimitri'nin ne yapacağını düz bakışlarla izlemeye koyulmuştu.
"Selamünaleyküm Alya," dedi Dimitri. "Uyan artık, burada çok uyumanın iyi bir şey olmadığını bilmiyor musun?"
Alya bir süre ses çıkarmadı. "Neredeyim ki ben?" Sesi oldukça zayıftı.
"Cennettesin."
"Çok yorgunum, yeni mi geldim?" diye sordu yadırgamadan.
"Evet."
"Beni ne zaman sorguya çektiniz, yalan söylemedim mi? Kesin söylemişimdir."
"Hayır Alya, söylemedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
Fiksi UmumDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...