Sezen Aksu - Biliyorsun
Gözlerindeki kana, saçlarının dağınıklığına, ruhsuzluk abidesi sayılabilecek suratına aldırış etmeden elindeki gül demetiyle karşısında duran adama baktı. Toprak, içeriye adım attığında karanlık holden yüzü pek görünmeyen kadına altın sarısı rengindeki ambalaja sarılmış demeti kadına vermeden önce beline sarılıp boynunu öptü. Mostafa'yı görmüş olmasına rağmen bundan söz etmedi.
"Teşekkürler." Demeti sakince alıp adamı içeri davet etti.
Toprak, Alya'nın yüzündeki şişliği ve durgunluğu fark etmiş ancak soru sormak hiç olmadığı kadar içinden gelmemişti. Gülümsemeye çalışırken koltuğa oturdu ve taktığı saati Alya'ya gösterdi. "Bugün bir arkadaşım saatimi nereden aldığımı sordu. Ona senin hediyen olduğunu söyledim, sonra bir de baktım ki seni ona anlatıyorum." Kıkırdadığı sırada yanında oturan Alya'da hiçbir mimik gözlenmiyordu. "Seni soruyorlar mesela, nereden başlayacağımı bilmiyorum. Bir dünya nasıl anlatılır ki?" Usul gülümsemesine sabırla devam ederek iç çekti. "Sen neler yaptın, dinlenebildin mi? Biraz daha iyisin değil mi? Kendini yor-"
"Ayrılalım."
Cümlenin yükü, ruhlarını es geçip yüreklerine koca bir taş parçasını yapıştırmıştı. Daha bir gece önce neşelerinden geçemedikleri bedenlere bir daha dokunamama, eskisi gibi bakamama düşüncesi dahi vücutlarının her bir uzvunu titretmekle kalmayıp hareketlerini kısıtlıyordu.
"Ne?" Sezdikleri ağırlıkla bakışları büyük bir düşüş yaşarken Toprak, gözleri kendisi gibi dolmuş kadına yaklaştı. Depreme maruz kalmış parmakları, kadının yanaklarında ve dudaklarında dolaşırken; ikisinin de yaşları gün yüzüne çıkmayı başarmıştı. "Özgürlüğüm... bunu söyleyen sen olamazsın, bizi bırakamazsın."
"Benim," dedi Alya, Toprak'ın ellerinden sıyrılarak. "Hiç olmadığım kadar. Özgürlük sıfatımla, sessizlik barındırmadan, bu benim Toprak." Ses tonu olabildiğince net çıkıyor, ifadesiz suratından farklı bir yol izliyordu.
"Beni ateşe de atsalar, seni o kör kuyuya geri göndermeyeceğim."
Alya dehşet içinde yutkundu. Ateş: Tehdit zaten buydu. "Saçmalıyorsun!"
Genç adam, içerisinde bulunduğu hayretten dolayı birkaç damla yaştan fazlasını dökemiyor, zihnindeki karmaşadan yapayalnız hissediyordu. Konuşurken sesi yalvarırcasına çıkıyor, azar çeker gibi ara sıra ton değiştiriyordu. "Asıl sen saçmalıyorsun! O pezevenk sana gözdağı verdi biliyorum. Ona boyun eğip her şeyi çöpe atamazsın Alya, bunu yapamazsın!"
"Seni istemiyorum."
"O halde sen niçin ağladın?"
"Bıkkınlıktan."
"Kimden bıktın, neden bıktın?"
"Senden bıktım, o adamdan bıktım! Seninle olduğum için zehirlenen hayatımızdan bıktım! Yeterli mi?!"
Alya'nın ani çıkışıyla ikisi de ayağı kalktı. "Yetmez! Yetmeyecek! Hiçbir zaman!"
"Bana yetti! Her gün stresle uğraşmak, zihnimi boş şeylerle doldurmak istemiyorum! Sakin bir hayat istiyorum. Kafamı dinlemek istiyorum. Gideceğim, her şeyi tamamen bitireceğim. Hatta ajan olduğum vakitler dahi daha huzurluydum. Usandım buradan, buradaki her şeyden, senin sabrından! Hiçbir şeye yetişemiyorum artık, anlıyor musun?!"
Toprak, Alya'nın son sözlerinde duruldu. Dudaklarını ıslattı, gözlerini ağır ağır kapatıp açtı ve sabır dilercesine dudaklarını kıvırırken kadının yanaklarını kavradı. "Alya... benim güzel sevgilim, benim için hiç düşünmeden ömrünü feda etmeye kalkan sana asla inanmayacağım. Lütfen biraz düş-"
![](https://img.wattpad.com/cover/235760555-288-k642735.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
Fiksi UmumDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...