Telefonu masaya geri koyduğunu görünce büyük adımlarla yanına gidip ekrana baktı. Toprak'ın numarasıydı ve konuşalı yedi saniye olmuştu. Onu Ş.T.A. olarak kaydetmesinin tahmin etmediği bir biçimde kurtarıcı olduğunu düşündü. Telefonun Türkiye hattını taşıdığını fark etmemesini diledi. "Hangi gerekçeyle bana gelen aramalara cevap veriyorsun?"
"Benden fazla mantıklı şeyler bekliyorsun."
"Senin benden beklediğin gibi mi?"
Kadına yaklaşıp hafifçe eğildi ve sinir bozucu bir edayla, yayılan gül kokusunu içine çekti. "Senin mantığın korkaklıktan geliyor Alya. Benim ise yapabileceklerimin bir sınırı yok."
"Buraya dev bir ayna getirsem dahi, seninkinin yalnızca bir saplantı olduğunu anlayamayacaksın," dedi Alya, kafasını sağa sola hareket ettirerek.
"Bana hasta, sapık muamelesi yapmaktan vazgeç Alya! Ben senin kalbini istiyorum, bedenini değil!" Gözleri, öfkeyle açılmaktan kızarmıştı.
Alya, bu ortama daha fazla katlanmak, nefesini daha fazla harcamak istemiyordu. Gitmeye kalkıştığı anda Mostafa ile Aisha'nın bugünkü konuşmaları geldi aklına. Kaşlarını çatıp ciddiyetle sordu: "Aisha'yı niçin istemiyorsun?"
Adam aynı şekilde cevap verdi: "Çünkü, onu sevmiyorum."
"Seni niçin istemiyorum?"
"Çünkü... Çünkü beni sevmiyorsun," dedi ve yutkundu.
Hafifçe titreyen çenesini dudaklarını birbirine bastırarak kontrol etmeye çalıştı. Gözünden süzülen bir damla yaşı sildikten sonra dik durmaya çalışırcasına tekrar konuşacaktı ki gücünün yetmeyeceğini anladığında sustu.
Alya, eşyalarını da alarak odadan çıkıp merkezin arkasındaki geniş piste gittiğinde Dimitri'nin onu beklediğini gördü. Dimitri, problemin ne olduğunu sorarcasına göz kırptığında; Alya, Mostafa'dan bezdiğini gösterir bir ifadeyle gözlerini devirip yanaklarını şişirdi. "O, inandığı şeyleri yaşıyor; ben, yaşadığım şeylere inanıyorum."
Telefonunu cebinden çıkarıp Toprak'ı arayınca ona yine ulaşamadı. Endişe içinde alnını ovarken aklına gelen şeyle bir anlığına kaşlarını çattı ve onu bekleyen Dimitri ile göz göze geldi. Telefonun yalnızca kendisine mi yoksa tamamen mi kapalı olduğunu anlaması gerekiyordu ve bunun için Amerika hattından arama yapmaya ihtiyacı vardı. Numarayı tuşladığında ona yine ulaşamadı. Mostafa'dan hesap sormak, onun bir ilgisi olup olmadığını öğrenmek istese de durumun daha da vahimleşeceğini düşündüğünden hiçbir şey yapamadı. Mostafa haklıydı. Mantıklı davranıyordu çünkü Toprak için korkuyordu. Öfkeyle derin nefes alıp mini uçağın merdivenlerini turmanmaya başladı.
"Ahbap? Bir sorun mu var?"
Arkasından gelen Dimitri'ye omzunun üstünden bakıp düşünceli halde cevap verdi. "Ona ulaşamıyorum."
"O kim?"
Uçağın içine girince karşı karşıya otururken, "Sevdiğim adam," dedi. "Hiç böyle yapmazdı."
"Ne?" Alya'nın ağzından duygusal açıdan ilk kez bu kadar net bir söz duymuş olmanın şaşkınlığıyla ona döndü. "Sen, aşık mı oldun?" Kemerini bağladı.
Alya, bir şey söylemeden düşmüş göz kapaklarıyla adama baktıktan sonra başını uçağın camına yasladı. Aklına valizleri gelince aniden başını kaldırdı. Bagaja yerleştirdiğini unutmuştu, hatırlayınca eski pozisyonuna geri döndü. Göz ucuyla Dimitri'ye bakınca onun da gözlerini kendisine çevirdiğini gördü. Dimitri'den bir şey gizleme gereği duymuyor, aksine onun yanında güvende olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
General FictionDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...