Manga & Göksel - Dursun Zaman
"Alya sakın bilmesin Toprak, bir kahramanlık yapmasın."
"Kesinlikle."
"Kaçmaya çalışmayın. Sen de zamanı elinden geldiğince uzat. Ben size çok yaklaştım, yalnız başınayken beni hemen ara. Bana güven."
"Sen de kendine iyi bak Dimitri."
Öfkeliydi, aşık olduğu kadından koparılmak isteniyordu; korkmuştu, aşık olduğu kadından ve bebeğinden kopmak istemiyordu.
Dimitri'nin söyledikleri doldu kulağına yeniden. Mustafa, adamlarıyla Çanakkale'ye giriş yapmıştı. Bu adam karşısında güçsüz olmak, gururunu kıran en büyük şeylerdendi. Önceden arkasında büyük bir güç vardı, şimdi ise kafasında deli bir akıl. Onunla nasıl baş edebilirdi? Onu öldürmeyi düşündüğünde bu şeylerin tesadüften uzak olduğu da düştü aklına. Gizliden gizliye gelmesi, bunun CIA tarafından ancak bugün öğrenilmesi, sekiz ay sonra gelecek bebeklerini dün öğrenmiş olmaları... Hiçbiri tesadüf olamazdı. İkisini de herhangi bir tehlikeden korumak için ruhsatını aldığı tabancasını bebeklerinin heyecanından almayı unutmuşlardı. Bu da tesadüf olamazdı, değil mi?
Alya'ya baktı. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Bu şehirdelerdi. Belki de bu ilçede, belki de şuan onları seyrediyorlardı. Aklına bu gelenlerle ürperen bedeni ile birlikte gözlerini acıyla istemsizce kapattı. Alya'nın durulan bakışlarını fark edince tebessüm etti.
Evrenin en yorucu işi, ateşteyken dans etmek olabilir miydi?
O adama karşı koyabilir miydi? Karısını yüz üstü bırakıp bebeğini babasız büyütme riskine girebilir miydi? Üstündeki yükün ağırlığı onu eziyor, toz taneleri gibi dağıtıyordu. Dolan gözlerini sevgilisine göstermemek için başını cama, sokağa çevirdi. Ruhundaki yangını söndürmek istercesine tüm havayı içine çekti. Bir sırrın ortasında tek olan kişi, insanlardan başka her şeye sığınak olarak kaçabilirdi.
"Tesadüflere inanır mısın meleğim?" dedi, aniden.
Kadın, sevincinden adamın bu ani sorusunun nereden geldiğini sorgulamadan ona döndü ve konuştu: "Hayatımda çıkardığım ilk dersi sorsalar, hiçbir şeyin tesadüf olmadığını söylerdim."
Sersemledi. Dudaklarında buruk bir gülümseme görüldü. Cevap vermek istiyor, onu onaylamak için kıvranıyor, ne yazık ki yapamıyordu. Haykırmak için can atıyor, kendisini dizginliyordu. Delirmek üzere olduğu an içecek almaya gideceğini söyleyip dışarı çıktı. Öyle kendinde değildi ki bunu haber verip vermediğini bile hatırlayamadı.
Gökyüzünü aydınlatan Güneş'e çevirdi başını, son görüşüydü. Yan sokağın kaldırımında seksek oynayan küçük kızla göz göze geldi ve gülümsedi; bir çocuğa karşı son tebessümüydü. Yanından geçen takım elbiseli kadını annesine benzetmişti; bu, annesine son özlemiydi. Aniden hissettiği keskin rüzgarla ürperdi; son ürperişi, bu değildi.
Havaya muhtaçlığını gösterircesine koca bir nefes aldı. Dimitri'ye telefon etti, bu önemliydi. En son annesini aradı, çok kısa sürdü.
Gözleri doldu ancak ağlayamadı. Korkusu şok etkisi yapmıştı sanki. Yalnızca Alya'yı ve bebeğini düşünüyordu. Alya çok güçlü davranıp çocuklarına bakabilirdi. Yine de bebek ağladığında uykulu gözlerle birbirlerine bakmak, onların da hakkıydı.
Arabasına binip karısını süzdü. Bakmaya doyamadığı sevgilisinden gözlerini alamadı. Kadının da ona bakmasıyla güldü. Yaptıkları şey bir yarışma gibiydi. Kimin daha güzel baktığını bulmak isteyen bir yarışma. Genç kadının dudaklarına bir öpücüğü ansızın mühürledi. Onu öperken en derinden hissetmek için burnuna dolan kokusuyla gözlerini daha sıkı kapattı. Kadın, ona tüm tutkusuyla karşılık verirken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yavaşça ayrıldılar. Adam, hasretle bakarken; kadın, kuşkuyla bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMA KONUŞMAK İSTİYOR
Ficção GeralDuma: Sessizlik meleği "Seni bu duygusallığın bitirecek." Uzun saçlarının bir tutamını parmağında gezdirip ona eğildi ve nefesinin dudaklarına çarpmasına neden oldu. "Ve sen Alya, bitmeye yakın bir mum gibisin." "Halihazırda bitmiştim ama sen yakmay...