Sert rüzgâra uyum sağlıyordu adeta. Dakikalar önce çekip çıkartıldığı o karanlık yere geri dönmüş değilse bile uzağında sayılmazdı. Babasına yetişemediği geceyi hatırlatan tetikleyicinin böylesine küçük bir şey olmasının öfkesiyle bakıyordu yürüdüğü kaldırım taşlarına ve arkasında olan, adımlarını takip eden Sencer'den habersizdi Akın. Herkesin gördüğü, bedeninden saçılan güç değil de öfkeydi, bundan zerrece şüphe etmiyordu fakat bu yıkıcı öfkesini bu defa kendine değil başka bir kişiye ödetmek istedi. Bu yüzden de hedefinde babasına sebep olan adam vardı ve her adımı bir öncekinden daha hızlıydı.
Sessizce takip etmeye devam eden Sencer ise gördüklerinin hesabını sorma derdindeydi fakat yetişmekte zorlandığı için bir türlü dudağına baskı yapan sözcüklere izin veremiyordu.
Dakikalar sonra Akın taksiye binince vakit kaybetmeden Sencer de bir taksiye bindi. Kısa bir an için Akın'ın yüzünü görmeyi başardığı o anda, kafası karışmıştı. Düşündüğü gibi aşk sarhoşu ya da sürekli bir tebessüme esir olmuş bir yüz görmemişti. Aksine, zehir gibi bir ifade görmüştü ve ne düşünmesi gerektiğine karar veremiyordu.
Uzun sayılmayacak bir sürenin sonunda lüks binaların ağırlıkta olduğu bir mahalleye gelmişlerdi. Taksiden indiği andan beridir etrafına merakla bakıyordu Sencer ama Akın'ın bir demir kapıyı yumrukladığını görünce etrafa bakmayı keserek yanına koşturdu. Yaklaştığı sırada demir kapı açıldı. Cılız bir kadın, öfkeyle soluyan Akın'ı gördüğünde ürkerek geri çekildi. Bir yandan da polisi arayacaktı ama Sencer hızlı bir şekilde telefonu alıp, evin kapısına ilerleyen Akın'ın peşine takıldı.
Hizmetli kadın, kapıyı aralık bırakmıştı. Bu yüzden içeri girmekte zorlanmadan salona geçmişlerdi ama gecenin bu saatinde çıkaracakları her ses gürültü niteliğinde olduğu için fazlasıyla dikkat çekiyorlardı. Üzerinde pijamaları ile merdivenden inen adam, Akın'ı görmeyi beklemediği için oldukça şaşkındı. Anında çıktığı odaya atmış olduğu kısa bakışının ardından çalışanlarına gitmelerini işaret etti ve "Akın?" diyerek son basamakta durdu.
"Şaşırdın mı hayırdır? Sen biliyorsundur çıktığımı şimdi, oynama hiç!"
"Sakin ol... Ne oluyor?"
"Ne oluyor biliyor musun!? Sizin yüzünüzden benim iki saatlik uykularım oluyor! İnsanların eğlenmeye gittikleri yerler zehir oluyor! Olan bu! Nasıl? Güzel mi!?"
Üzerine yürüdüğü an Sencer girmişti aralarına ve sakin olmasını söyledi. Öfkesinden başka bir şeye odaklanamayan Akın, Sencer'i görmüyordu sanki, tepki dahi vermiyordu yanında ne aradığına ve mavilerini bütünüyle babasına sebep olan adamın üzerinde tutmaya devam ediyordu.
"Tedavine devam etmen gerektiğini söyledim sana.. Beni-"
"Lan sus! Konuşma! Ne anlatıyorsun sen şerefsiz!"
"Akın lütfen sakin ol. Ben sana ve annene asla kötülük etmem."
Ne olduğunu anlayamadan adamın yüzünün kanlar içerisinde kalışına bakakalmıştı Sencer ve acele ile Akın'ı tuttuğu gibi dışarıya doğru çekiştirmeye başladı. Gariptir ki adam herhangi bir çalışanından yardım istemiyordu. Aksine, kimsenin dokunmaması için tembihliyordu hareketlenen çalışanlarını ve yerde oturmuş kanayan burnunu tutuyordu.
Bahçenin önünü saran demir kapıya vardıkları sırada Sencer kollarını Akın'a sarmış, sakin olmasını söylemeye devam ediyordu fakat bağırmayı bıraktığı an dikkatle mavilerini sabitlediği yöne döndü. Bir kadının pencere kenarında durduğunu, Akın bakınca hızlı bir şekilde gözden kaybolduğunu görmüştü Sencer. Merakla kaşlarını çattığında Akın'ın dişlerini birbirine bastırarak yere eğdiği başına baktı. Sıkıca tutuyordu. Ellerini aynı güçlü tutuşu ile Akın'ın omuzlarına kaldırdığında, maviler usulca yükselmişti yerden ve Sencer'i bir kez daha yok sayarak az önce çekiştirecek çıkartıldığı kapıya ilerlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...