Öncesi.."Babasının oğlu.. Babasının vefasız, zavallı oğlu. Sevdiği kızın ailesini tercih eden. Onlar ölmesin ama babam ölsün diyen zalim oğlu. Katil oğlu...Korkak-"
Ruhunda taşıdığı yaraları birer birer kanatan bu sözcüklerin daha fazlasına sabrı kalmayınca, silahı bir kenara fırlatmıştı Akın ve Kağan'ı yakasından tutup kendine çekti. Nefretle bakıyordu yüzüne, her bir karışına küfür ediyordu içinden. Onun nefret dolu bakışlarını ise korkuyla seyretmişti Kağan, yolun sonundayız düşüncesi ile geri gelmez bir tavrı vardı belki, ama ölüm korkusunun dört bir yanını sardığını da inkar edemezdi.
"İnanıyorsun yani he! Seni bu saydıkların için öldüreceğime inanıyorsun! Yazık sana."
"Kes! Kes sesini! Öldür hadi! Öldürsene lan!"
"Öldürmek mi? Ben senin o pis kanına el uzatır mıyım lan şerefsiz! Beni para için satan bir adamın. Ulan ben o şerefsiz için bir adım bile atar mıyım lan ben!"
"Oynama benimle Akın! Delisin sen deli! Senin yerin delileri kapattıkları o duvarın dibi anladın mı!? Sen benim sevdiğimi elimden alamazsın! Yaşadığım sürece engel olacağım size!"
"Sevgi mi? Sen bir de sevmekten mi bahsediyorsun şimdi?"
İyice çekmişti kendine, nefesini kesmek niyetinde değildi ama öfkesini kontrol edemiyordu.
"Sen o dediğin kelimenin anlamını bilmiyorsun kansız. Bak bak! Yüzüme bak lan!"
"Bırak beni... bırak nefes alamıyorum!"
"Bu gece senin kıyametin Kağan. Ama dinle bak iyi dinle. Celladın ben değilim."
"Canını alacağım lan senin! Bırak beni orospu çoçuğu!"
"İyi bak lan gözlerime! Bak lan! Ben iyi ki deliyim Kağan. Ben iyi ki deliyim duydun mu? Senin gibi bencil, kansız bi şerefsiz olmaktansa ben iyi ki deliyim!" yakasını nihayet bıraktığında mavilerini kaldırıp Kağan'ın arka tarafına doğru kaldırmıştı başını ve soğuk bir ifade ile iyice geri çekilerek doğruldu, "Ben şimdi sözümü tuttuğumu söylemeye gideceğim kansız herif, ama sen.. Sen cehennemin dibine gideceksin."
Boğazını tutarken delicesine öksürmeye başlamıştı Kağan ve güçlükle geriye dönüp Akın'ın baktığı yöne baktı. Karşılaştığı gözlerle birlikte dehşetin içine çekilmişti. Korkudan zangır zangır titreyen ellerini kaldırmıştı ve "Baba yapma... Yapma baba dinle beni! Kıyma bana ne olur baba!" sözleri ile yüzüne silah doğrultmuş olan Alparslan'a yalvardı.
Berbat bir dağılmışlıkla ayağa kalkmıştı Akın, yürümeye mecali olmadığı için bir ağaca yaslanarak destek bulmuştu ve gözyaşları ile Kağan'ın samimiyetten uzak sözcüklerini dinledi.
"Baba yapma!"
"Sen benim canlarımın katilleri ile el mi sıkıştın?"
"Baba dinle beni! Anlattıkları gibi değil! Ne olur yapma!"
"Babamı bıçakladılar benim babamı, Ahmed Türkşad'ı! Kim bıçakladı lan soysuz! Sen kimlerle sırt sırta verdin! Ben nasıl bir evlat büyüttüm, sen kimsin he, kimsin sen soysuz herif!"
Sert bir tekme atmıştı Kağan'ın kurşun yediği bacağına ve silahını bir saniye olsun indirmeden yüzüne doğru eğilip, "Sen benim oğlum değilsin!" diye kükredi.
İğrenerek geri çekilirken, bir yanı utançla çevrelenmişti ve küçük bir an için Akın'a baktıktan sonra acıyla gülümseyip, "Kardeş diye bileceğin kız benim canımın kızıydı... Sen emanetime göz diktin" dedi. Doğrulurken de çok zorlanmıştı, ne yapsa ağır geliyordu Alparslan'a, karşısındaki kişi oğlu olduğu için mahvoluyordu ama silahı tekrardan Kağan'ın yüzüne doğrulturken tereddüt etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...