Keşke aklımdan geçirdiğim gibi olsaydı ama bazı duyguları kontrol etmek kolay bir iş değildi. Kızgındım. Kızgın yanımdan daha baskındı belki kırgınlığım ama kırılmış yanım içimi ele geçirmeyi başarıyorken dışıma uzanması pek kolay olmuyordu. Gözlerime bakarak anlayabileceği tek şey kızgınlığım olurdu, diğer yanımı tamamen kendime saklamış durumdaydım ve olanların şaşkınlığından kurtulacağım anı bekliyordum. Ağabeyim aramıştı az önce, yanına gidiyorduk belki ama yola devam etmeye niyetli değildim. Birazdan sağa çekeceğimden emindim. Daha ne kadar tutabilirdim ki kendimi, üç haftayı aşıyordu her sabah mutlu gibi davranıp her gece ağladığım günler yahu, bunun hesabını sormazsam eğer bir daha aynaya nasıl bakardım.
İçime işlemeyen ama dışımı tamamen ele geçirmiş olan kızgınlığımla birlikte arabayı sağa çektim. Tabii bu ani manevra memleketimin henüz bulunmuş olan sahibini korkutmuştu ve öne doğru ellerini uzatarak, "Kızım yavaş, ne yapıyorsun!?" diye söylendi.
Aldırmadan, "Konuşacağız!" diye karşılık verdim ve emniyet kemerini çözdüğüm gibi arabadan indim. Dudağımın ne tarafını kemireceğime karar veremiyordum. Kollarım da bir türlü yer bulamıyorlardı kendilerine. Bir göğsümün altına yerleşiyorlar, bir ceplerime sığınıyorlardı ama ne yana savrulsalar da birkaç saniye sonra yeni bir yer arayışına koyuluyorlardı.
Yavaşça indi arabadan. Bütün kızgınlığımla yüzüne baktığımda bakışlarını kaçırarak kapatmıştı kapıyı ve çekimser adımlarla yaklaşıp, "Abin aradı, merak edecek" dedi.
Nihayet sağa sola attığım anlamsız voltalardan vazgeçerek durdum. Doğrudan yüzüne bakıyordum ve kaşlarımı çatarak "Şaka mı bu? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye çıkıştım.
Afallamışa benziyordu. Başına değil de sakallarına dokunmuştu kısa bir an için ve "Alaca ben seninle niye dalga geçeyim?" dedi.
"Ne o zaman bu? Ya sen bana gidiyorum dedin Akın!? Bir anda çektin gittin! Üç gün önce değil Akın üç hafta oluyor farkında mısın?"
"Tamam evet.. Biliyorum"
"Sonra ne bu şimdi? Bir anda ortaya çıkıyorsun? Gümbür gümbür bir de! Ortalığı birbirine katıyorsun ve tek başına değil, hepsi yanında! Bana bir şey söyle ya!? Neden herkes biliyorken bana o zehir gibi üç haftayı yaşattın ki!? Ne yaptım ben sana ya!?"
"Ya ben sana gidiyorum dedim tamam, ama ben bitti gitti, biz yokuz falan mı dedim? Gelmeyeceğim mi dedim?"
"Akın! Akın lütfen dürüst ol şu an tamam mı!? Gelmeyeceğim demedin ama geleceğine dair de bir şey söylemedin! Sen bana gidiyorum demekten başka bir şey söylemedin!"
"Tatile mi gittim Alaca ben?"
"Bilmem sen söyle?"
"Ne yapmamı istiyorsun? Bu kansızlarla uğraşırken gel sen de yanında dur mu diyeyim sana?"
"Evet! Gerekirse evet, söyle Akın!? Ama sen gidiyorum demeyi tercih ettin aferin!"
"Gittim tamam!"
"İyi halt ettin!"
"Gittim Alaca gittim. Gittim ama ben keyif yapmaya gitmedim. Benim biraz sessiz durmam lazımdı. Benim kendimi duymam gerekiyordu tamam mı?"
"Ne duydun peki? Eşkiya olmayı mı söyledi için, böyle mi olacaksın artık?"
Sabırla bir nefes çektiğinde iki elini birden yüzüne kaldırdı. Birkaç saniye bu şekilde durduktan sonra sakallarına dokunarak çekmişti ellerini ve ayaklarıma bakarak yaklaşıp, "Olmasın mı? Yanlarına mı kalsın?" diye sordu. Sesi değişmişti, yorgun yanıyla söylemişti bu sözleri ve usulca mavilerini kaldırıp yüzüme baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...