7.Uzan Bakalım

2K 146 58
                                    

    Renkli kağıtlarımla süslediğim tavanın dibinde durmuş Narin'in gelmesini bekliyordum. Dakikalar önce gönderdiğim mesajı okumuşsa eğer bir dakika geçmeden yanıma gelip çemkirmesi gerekirdi, fakat on beş dakika geçmiş olmasına rağmen  kibirli yüzü ile karşıma dikilmemişti. İyice kurmaya başlıyordum kafamda. Yeni öğrenmediğini söylediği sırrımı ne diye açık etmemişti şimdiye kadar? Ne geçiyordu o yılan beyninden? Hayal edemezdim ki... Narin'in yılanları bile ürkütecek zihninden neler geçtiğini tahmin etmek imkansızdı.

Her yanım feci halde kaşınmaya başlamıştı. Buraya gelmedikçe kaygı balonu olup havaya süzülecekmişim gibi hissediyordum. Ayak parmaklarım onları ezmemden şikayet ediyorlardı ama kendimi durduramıyordum. Sürekli bir hareket halindeydim ve bu hareketlerimin hiçbiri bedenime yarar sağlayan türden değildi.

Kapının açılması ile kaşımaktan yara yaptığım kolumu bıraktım ve içeri giren Narin'e baktım. Kapıyı kapatırken bir yandan da telefonuna bakıyordu ve dakikalar önce göndermiş olduğum mesajı sesli bir şekilde okuyarak ciddiye alınmadığımın altını çizdi.

Hem dişlerimi sıktım hem de ellerimi yumruk halinde sıkarak yüzüne bakmaya devam ettim. Mesajı okumayı bitirdiğinde umursamaz bir gülücükle telefonunu cebine soktu ve "İşte bu yüzden inanmamıştım tıp okuyabileceğine" dedi.

"Ne diyorsun ya!?"

"O kadar salaksın ki, tıp okuduğundan şüphe etmem için kafa patlatmama gerek kalmamıştı diyorum."

"Kes sesini Narin!"

"Önce şu uyuz köpek halinden kurtul bence"

Farkında olmadan hala kaşıyormuşum meğer kolumu, söylediğinde kızartmaktan beter olan koluma acı ile bakmıştım ve derin bir nefes alarak "Ne plânlıyorsun söyle hadi" dedim.

"Bugünü beklemediğimi söyleyemeyeceğim..."

"Uzatma!"

"Çemkirme bana yoksa gider o seni korumaya can atan abine söylerim önce ne büyük bir hayal kırıklığı olduğunu."

O tanımın içine sığdıramamıştım kendimi. Yalancıydım, mecbur kalmıştım ama hayal kırıklığı değildim. Hayallerine koşan bir insan nasıl kırıklığı da alırdı ki yanına, tek isteğim hikayelerimi dünyaya haykırmaktı. Küçükten büyüğe, birçok insanı sırdaşım belleyip kocaman bir aile olmaktı niyetim, kırıklıklardan uzaktım.

Yaklaşan adımlarına bakarak dişlerimi biraz daha sıkmaya başladım. Şu anda ne isterse yaptırabilirdi bana. Öyle bir yerden yakalamıştı ki yakamı, bırakması şifa bulmama yetmezdi. Boyun eğmek zorundaydım sadece. Son adımımı atacağım o güne kadar üzerimde tutacağı ellerine karşı sabretmeliydim, yoksa ne yakam kalırdı geriye sıkılacak, ne de renkli kağıtlara bakarak hayaller kuran o küçük kız kalırdı.

"Dokunsam ağlayacaksın resmen."

"Uzatma artık Narin. Ne istiyorsan söyle."

"Senden ne isteyebilirim ki ben?"

Küçümseyici bakışlarına karşı dolu dolu bakan gözlerimle kendimce meydan okuyor gibi bakıyordum ama daha çok ağlamamak için çırpınıyordum aslında, haklıydı yani.

"Bak Alaca. Umrumda değilsin açıkçası. Ne yaptığın, ne okuduğun falan... Sadece benimle uğraşma, gerekirse beni idare et o zaman ben de ağzımı kapalı tutarım. Anladın mı?"

"İdare etmek derken?"

"Sırları olan bir sen değilsin işte neyini anlamıyorsun? Benim canımı sıkmazsan ben de senin canını sıkmam. Her şey karşılıklı"

ALACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin