Mekanın önüne vardığımda saati kontrol etmiştim ve bütün mutsuzluğumla ağabeyimi beklemeye başladım. Yalnızca beş dakika olmuştu, aniden Eren çıkmıştı dışarı ve acele ile attığı adımlarına devam ederek, "Kız seni arıyorlar içeride" deyip az evvel her yanına kalbimi bıraktığım sokağa doğru ilerledi. Ne yana bakacağımı şaşırmış haldeydim. Gidişi kesinlikle hoşuma gitmemişti ve ağabeyimi nasıl atlatacağımın derdine düşmüş, bir yandan da taksi çağırması için kapı önünde bekleyen korumalara seslenmiştim. Saniyeler geçmeden taksi geldiğinde Eren'in gittiği yönden ayırmıyordum bakışlarımı ve ön koltuğa yerleşip, "Şurada koşturan biri var, onu takip edelim belli etmeden abi ya" diye açıkladım.
Direksiyonu sıkıntıyla kavramıştı adam ve "Bacım çoluğum çocuğum var, sıkıntıya girmeyiz değil mi?" diye sordu. İyice gömülmüştüm oturduğum yere, kendimce gizlenebildiğime inandığım şekilde elimi kafamın üzerine falan kaldırıyordum ve "Çok yaklaşma ama! Çok yaklaştık! Dur dur" diye çemkirdim.
Aniden durunca adama kötü kötü bakarak yeniden meraklı tarafımı dürtmüş olan Eren'e çevirmiştim gözlerimi ve dikkatlice doğruldum. Akın aynı banka oturmuştu tekrardan. Rahat bir hali vardı ama Eren öyle görünmüyordu. Telefona bakarak bir şeyler söylüyordu ve bu mesafeden Akın'a dert yanıyor, laf anlatmaya çalışıyor gibi görünüyordu.
Sabırla camı indirdim. Haksız değildim, Eren dert yanıyordu ve derdi Akın'ın umursamaz duruşuydu. Sigara yakmıştı sarı surat. Sanki Eren'i duymuyormuş gibiydi ve şimdi o da telefonunu çıkartmıştı. Bir anda radyoyu açan taksi şoförüne küfür edercesine baktım. Anında kapatmıştı radyoyu ve ellerini kızma tamam der gibi kaldırıp sokağın diğer tarafına baktı. Bir araba gelmişti şimdi. Akın bu arabayı görünce sigarasını atmadan kalktı banktan ve arabadan inen Erdi'ye odaklandı.
"Hadi gitmiyor muyuz gelsenize?" diye seslendi Erdi. Bu seslenişin hemen sonrası söylenmeye devam etmişti Eren ama modunu dünya yansa sigaramı o yana sallarım şeklinde tutuyordu Akın ve ağır adımları ile Erdi'nin gelmiş olduğu arabaya yaklaşıp ön koltuğa yerleşti.
"Sizde şu kadar beyin yok amına koyim!"
"Ya Eren korkuyorsan gelme birader."
"Götümüzden kan aldıklarında göreceğim ben sizi"
Söyleniyordu Eren ama geri dönmüş değildi. Arka koltuğa yerleşmişti söylenmeye devam ederek ve kapıyı sertçe kapattı. Onun aksine Erdi'nin yüzünde zevkten dört köşe olmuş bir gülümseme vardı. Çabucak şoför koltuğuna yerleşmişti ve civardaki insanlara küfür ettirecek cinsten bir kalkışla sokağın aşağısına doğru yöneldi.
"Abla bak aldatacak olsa zaten burada bir sürü mekan var. Sen eşini evde bekle"
"Ya abi dur şimdi sana en başından anlatırsam mevzu kaçacak!"
"Kurban olayım beni alet etme bu işe"
"Takip etsene hadi! Ne bekliyoruz parasıyla değil mi bak ederinden daha çok vereceğim hadi"
Para her şey değildir diyorlar bir de, adam para dediğim gibi bahsettiği çoluğu çocuğu unutmuştu ve Erdi'nin gittiği yöne doğru ilerlemeye başladı. Vakit kaybetmeden ağabeyime mesaj attım. Yalan söylemek geçmemişti aklımdan. Görmek istiyorum nereye gidiyorlar, taksideyim yazmıştım ve ağabeyim elbetteki yanıt yazmak yerine aramaya başlamıştı.
Azarlanacağımı bildiğim için telefonu sessize alıp çantama attım. Eve döndüğümde vereceği her cezaya razıydım ama bu üçlünün nereye gittiklerini görmeden bugünü bitiremezdim.
"Benim hanım da çok üstüme düşer. İnanır mısın bacım her dakika arar. Yani sizde genel bir arıza var."
"Hıı... Kadınlar arızalı ama erkekler kusursuz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...