Yarım yamalak olurdu uykuları. Koca günün yalnızca üç saatini uykuyla geçirir, o üç saatin içerisinde kırk defa aralanırdı gözleri. Bu yüzden de tam anlamıyla dinlenmiş olmazdı fakat uzun zaman sonra uykusu zihnine galip gelmişti. Farkında değildi ne kadar süredir uyuyor olduğunun, yine birkaç dakika olmuştur diye düşünerek doğruldu. Göğsünden düşen kağıdı alırken üzerindeki dinlenmişliğe karşı şaşkındı ve güçlükle odaklanarak minik not kağıdına baktı. Sonu Münir'in diye biten not kağıdını bir defa daha okuduktan sonra boş salona doğru baktı merakla ve kalkıp mutfağa geçti.
Sanki görünmez bir duvar vardı mutfak kapısının önünde, çakılıp kalmıştı bir anda ve içeri giremedi. Burnuna değen yemeğin kokusu ile birlikte oldukça eskilerde kalan bir güne savrulmuştu fakat geçmişine küs birisi için bu eski anıya savrulmak iyi hissettirmemişti. Tamamen boş olan mutfağın içi bir anda değişti. Çocukluğunun geçtiği evde bulmuştu kendini aniden ve annesini görüyordu.
Kaybolmuş gibi hissediyordu, mimikleri öfke ve hüzünle çatışma halindeydi ve gözlerini sıkıca kapatarak annesinin tebessüm eden hayalinden kurtulmayı denedi. Olmadı ama. Babası belirmişti şimdi karşısında ve kucağında da sarı saçları minik yüzü ile kendisi duruyordu.
Farkında değildi fakat gerçek misali karşısında canlanan bu görüntüler yüzünden minik not kağıdını ezdikçe eziyordu avucunun içinde. Özlem ya da benzeri bir duygu hissetmiyordu. Yalnızca öfkeliydi ve mutluluğu fısıldayan görüntülere daha fazla katlanamadı. Bir hışımla geri döndü ve dış kapıya ilerlediği gibi oyalanmadan dışarıya çıktı. Evden çıkmıştı belki ama uzaklaşmayı başaramıyordu. Yeniden çakılıp kalmış gibiydi ve bu defa karşısında doktoru duruyordu. Geçmişinle barışmak zorundasın Akın sözleri durmadan kulaklarını tırmalarken bir el değdi omzuna ve sürekli olarak eskilere savrulduğu dakikalardan sıyrılmayı başardı.
"Akın? İyi misin?"
Erdi'nin kim olduğunu anlamak birkaç saniyesini almıştı. Çok geçmeden de hüznünün ve öfkesinin hakimiyet konusunda anlaşamadığı ifadesinden sıyrılıp "Hava alacağım, iyiyim" diye karşılık verdi.
"İyi görünmüyorsun ama. Bir şey mi oldu?"
"Yok. Sen.. Sen niye erken geldin?"
"Ortam sarmadı. Salak salak tipler vardı duramadım. Oyun getirdim oynarız diye ama?"
Kararsız bir şekilde evin kapısına baktı. Yemek kokusu ile aynı anılara çekilmek istemiyordu fakat ayaklarına söz geçiremiyor, aynı yerde öylece beklemeye devam ediyordu.
"Akın. Kardeşim harbiden iyi misin?"
"Değilim."
"Tamam" getirdiği oyunu taşıdığı poşeti kapıyı açıp içeri bıraktı Erdi ve Akın'ın koluna girerek yavaşça ilerlemesi için yardım etti. Apartmandan çıkmayı başardıklarında iyice sokuldu Akın'ın koluna ve "Deniz kenarı mı yoksa ormanlığa mı gidelim?" diye sordu.
"Ormanlık ne lan?"
"Ne bileyim. Kimse olmasın diyorsan ormanlık alana geçeriz?"
"Yok. Biraz yürüyeyim yeter"
"Yürüyelim."
Yürüyelim diyerek tek bırakmayacağının altını çizmişti Erdi ve deniz kenarına ulaşana kadar bir daha hiç konuşmadılar. Tek tük birileri vardı ama en sessiz köşeyi seçmişlerdi oturmak için ve Erdi daha fazla bekleyemeden, "Ailevi mevzular mı?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
Fiksi UmumÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...