Biz kalabalık bir aileyiz. Dedem severmiş sofrada sıkış sıkış oturmayı, oğulları kızları, torunları, kim varsa bir arada görmek istermiş; aile dediğin iki çocuk bir ana bir baba ile olmazmış. O kadar sevmiş ki kalabalık olmayı, oğulları da kızları da itiraz etmemişler, bu sevgiyi sürdürmüşler ve yazısız bir kuralı olmuş Türkşad ailesinin, her hanenin en az dört genç üyesi olmuş. Tabii öyle kolay olmamış artık tek bir eve sığmak ama dedem bu duruma da kendi çözümünü getirmiş ve her bir oğlu için kendi evinin karşısına, berisine, arkasına evler yaptırmış. Eh, kalabalık dediğinin içinde mutlaka farklılıklar olur. Herkesin aynı şeyi savunması ve sevmesi hayaldir benim gözümde ki yirmi yıllık yaşantımda bunu bizzat kendi gözlerimle görerek iyice öğrenmiş oldum. Her şey insan için değil midir? Kin, nefret, hırs, sevgi... Tabii, bunların ve daha birçok şeyin varlığı insanla beraberdir, ayrılmaz, kopmaz. Daha çok küçük yaşlarımda fark etmiştim nefretin ne kadar acımasız ve yıkıcı olabileceğini, bu duygu ilk babamla göstermişti kendisini dersimi çok derinlerden almıştım.
Pek sevecen, yumuşak huylu, derin bakışlıydı benim babam. Siyah ceketi omuzlarına çok yakışır ama ağır gelirdi ruhuna, ezilir de yine de eğmezdi başını; dedem öyle öğretmişti çünkü.
Evin en küçüğüydü, kıymetliydi. Dedemin babama attığı bakışlarına başka kimsenin üzerinde rastlamamıştım. Gözleriyle sever, gözleriyle öperdi yüzünü. Bir tek ben değil, başkaları da görüyormuş meğer ama ben gibi pembe pembe karşılamıyormuş bu bakışları. Büyük amcam Alparslan siyah görmüştü, zaten pembe de onun cüssesine de ruhuna da ters düşerdi. Sebebi hala sırdır Türkşad ailesinde, babam gitti onlar susuştu ama benim kulaklarım o geceyi hala aynı tazeliğiyle saklar, fısıltılar eksik olmazdı.
Alparslan, demişti babam. Gözleri kapanırken kanlar içerisinde kaldığı şoför koltuğunda, son nefesinden büyüm amcamın ismi dökülmüştü. O zamanlar henüz yedi yaşında olduğum için ağlamaktan ve korkmaktan başka bir şey gelmemişti elimden. Son nefesinde ne söylediğini birilerine anlatma ihtiyacı hissetmemiştim. Fakat zaman nefret duygusunu öğrettikçe babamın neden son nefesini amcamın ismine harcadığını anlamıştım. Dedemin babama ayırdığı yüreğindeki koca yeri belki dolmamıştır hala, emin değilim fakat babamın geçeceği yolları artık Alparslan amcam geçiyordu. Ortanca amcam Tuğrul ise Alparslan amcamın gölgesinden kurtulamıyordu. Başını kaldıracak gibi olsa eziliyordu hemen, nefes alıp yeniden indiriyordu başını.
Yine de ne olursa olsun, bütün kayıplarına rağmen hala kocamandı Türkşad ailesi, dedemin kuralları, Alparslan amcamın gücü ile dimdik duruyordu. Sevmeyenler var mıdır sorusu boşuna sorulmuş bir sorudur benim gözümde, karakteri ve gücü olanın seveni olmazdı çünkü benim gözümde. Herkes seviyorsa bir şeyler yanlıştır çünkü. Kısacası bizi sevenler vardır, vardır elbette ama sevmeyenler de vardır. Üstelik o sevmeyenler ilk beni kanatmışlardı, babama hasret geçen ve geçecek olan bir ömrü kucağıma bırakmışlardı.
Böyle anlatınca herkesin kaşları çatık gezdiği, kimsenin kimseye bakarak gülümseyemediği bir aile gibi anlaşılıyor ama öyle değil. Alparslan amcamı saymazsak eğer herkes neşelidir aslında, babamdan iki yaş büyük olan Kılıç amcam favorimdir mesela, çoğu kahkahamı ona borçluydum.
"Kahvaltıya çağırıyorlar Alaca hadi, hala giyinmemişsin"
"Tamam geliyorum"
Evler ayrıydı belki ama söylediğim gibi dedem severdi kalabalık sofraları, bu yüzden kahvaltılarda ve akşam yemeklerinde bir arada olurduk. Seslenen annemden sonra, ablam gelmişti odama. Yatağıma oturmuştu bıkkın bir ifade ile ve "Belki uykum var! Belki bir saat geç uyanmak istiyorum değil mi? Ama yok! Dedemiz illa sıkıştıracak bizi o masaya!" diye çemkirmeye başladı. Yanıt vermeden ince ince örülmüş, babaannemin üzerimde görmeyi sevdiği beyaz hırkamı aldım. Saçlarımı düzgünce bağlayıp dedemin kaşlarını çatmayacağı şekilde kendimi toparladım, bu sırada hala söyleniyordu ablam ama annem kapıya gelince susup tepkili bakışlarını anneme doğrulttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...