Ezbere bildiğim kaseti yerine yerleştirirken, ilk defa seyredecekmişçesine heyecanlıydım. Sessiz olmaya gayret ediyordum. Neredeyse bulduğum her fırsatı bu kaseti seyrederek değerlendiriyordum ve kimse tarafından bilinmesini istemiyordum. Bu yüzden dikkatlice kapıyı kapatıp kilitlemiştim önce ve kaset dönmeye başladığı an tekli koltuğa sığınıp, çektiğim dizlerime sarılmıştım.Huysuz bakışlarıyla karşımdaydı memleketim,
Kameraya bakmıştı sessiz sessiz ve kamerayı indirirken, "Yok beceremeyeceğim bu işi" diye kendi kendine söylenmişti. Bu görüntüden hemen sonra yeniden aydınlandı ekran,
Uflayarak ekrandan gözünü kaldırmıştı papatyalar diyarımın yegane sahibi ve "Elbet olacak da demek ki bugün de değil" diye mırıldanmıştı.
Üç beş saniye süren karanlık ekranın varlığı, güzel bir melodiyle süslendi. Henüz karanlık gitmemişti ama melodi iyice yükselmişti ve saniyeler sonra ekranda kendi yüzüm belirdi,
Yere oturmuş, ona hediye ettiğim patenleri deniyordum. Evliliğimizin henüz ikinci haftasıydı. Bursa'da evimizin bazı odalarının tadilatı devam ediyordu ama bizim için acelesi olmayan işlerdi ve birbirimize mümkün olmayan bir şeyi deniyorduk; doymayı bekliyorduk. Yıllar geçmişti şimdi. Gariptir ki ben bu görüntüdeki kızın heyecanını hiç dindirememiştim. Aynı aşık, aynı tutkulu Alaca kalmıştım; en ufak bir değişiklik yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...