'Neredesin, nasılsın... Keşke bir şansım olsaydı, keşke bir dilek hakkım olsaydı ve yanında olmayı dileseydim. Bu sessizliğe alışabileceğimi düşünmezdim. Ne kötü. İhanet mi ediyorum yoksa? Yoruldum biliyor musun? Beklemekten değil ama rol yapmaktan çok yoruldum. İnsanlara oynuyorum. Beni görseydin belki de çok kızardın, çünkü şeffaf olmaya çok uzak bir insan olup çıktım senden sonra. Kendimi kendim gibi hissedebildiğim yer şu an, sana yazdığım anlar. Öbür türlü çok üşüyorum Akın. Her şey çok sahte geliyor, boğuluyorum. Hayır, hayatımdan vazgeçmedim merak etme. Son senemi de harika bir öğrenci olarak bitireceğim, mezuniyet projemi yarıladım sayılır hatta. Hepsi senin sayende oluyor, ne sihirli bir papatyasın böyle anlamıyorum. Her yerdesin, her andasın ve bu devam etmeme yardımcı oluyor. Ama bazen çok özlüyorum. Şu satırlardan bir defa dahi olsa geçmeyecek mi o maviler, insanlar haklı ben haksız mı çıkacağım dersin? Sahiden olmayacak bir umudun peşine düşmüş, sonu olmayan bir yolda mı ilerliyorum? Memleketimden çıt çıkmıyor ama ben bu soruların yanıtlarında umut görüyorum, ne olursa olsun umudumu yitirmeyeceğim sevgilim. Bulacağım seni... 'Yeni yeni gün ışığını kucaklayan ağaçlara bakarak mektubumu katlayıp diğerlerinin üzerine bıraktım ve kutuyu kapatıp kitapların arkasındaki yerine sıkıştırdım. Uzun zamandır gün ışığını ağaçlarla birlikte karşılıyorduk. Benden memnunlar mıydı acaba, ben epeyce memnundum. Kuşların cıvıltısına karışan insan sesleri yoktu henüz. Gökyüzü nazlı bir kız çocuğu gibi açılıyordu usulca ve her şey en masum görüntüsüyle selamlaşarak iyi günler diliyorlardı. Her birine tebessümle başımı sallayarak pencerenin önünden çekilip hazırlanmaya başladım. Kısa sürede toparlandıktan sonra çantamı aldım yanıma ve dışarı çıktım. Artık sormuyorlardı böylesi erken saatte neden dışarı çıktığımı, alışmışlardı ama memnun olduklarını düşünmüyordum.
Yavaşça ilerlettiğim adımlarımın hedefinde dünyası karışınca kendini deniz kenarına atan papatyanın yeri vardı. Dev kayaların üzerine oturup ne düşünürdü, neyi haykırırdı mavileri uzaklara bilmiyorum ama ben onu haykırıyordum. Neredeyse her sabah geliyordum buraya ve tıpkı onun gibi oturarak en uzaklara sevgilim nerede diye haykırırdım. Ağabeyim bu sorunun yanıt bulması için çok uğraşmıştı ama aylar önce artık pes ederek yetersiz bilgilerini kendi haline bırakmıştı. Yetersiz bile değillerdi aslında. Elimizde hiçbir şey yoktu.
Komada olduğum süreçte duyduklarımı rüya yapmışım, öyle söylemişti psikiyatrits. Uyanıp tepki veremeyince uyanmamayı tercih etmişim ve kendime huzurlu bir dünya kurmaya çalışmışım. Fakat dürtmüştü beni sihirli papatyam. Uyan artık, çık şuradan sözlerini hala net biçimde hatırlayabiliyordum. Ses tonunu unutmamak için her an hatırlatıyordum kendime, en sevdiğim şarkıyı dinler gibi çekiliyordum insanların yanından ve söylediklerini düşünerek memleketimin kuruyup gitmemesi için kendimce elimden geleni yapıyordum. Uyanmamı istediği içindi sanırım insanlarla aynı fikirde olamayışım. Bir yerlere saklamışlardı papatyamı ama beni boşu boşuna uyandırmış olamazdı, madem uyanmamı istemişti gelecekti, belki de onu getirecek olan ben olduğum için böyle yapmıştı.
Sıkıntıyla başımı eğip derin bir nefes aldım ve kurumaya başlamış papatyalardan birini taşın üzerine bırakıp ayağa kalktım. Gökyüzüne bakıp kollarımı iki yana açtığımda dudaklarım çaresiz bir ifade ile kıvrıldı. Kendime sarılmakla yenemiyordum bu hasreti. Ondan öncesi gibi olmuyordu, başaramıyordum. Küçücük bir değişim bile olmuyordu.
« »
Henüz uzunca bir vaktim olmasına rağmen kusursuz bir papatya sergisi niyetinde olduğum için Özge hocanın kapısından ayrılmıyordum. Neyse ki suratsız bir şekilde karşılamıyordu heyecanla bakan gözlerimi, yoksa çabuk içine kapanan birine dönüştüğüm için bu kapıyı çalmaktan vazgeçebilirdim. Cam kapının üzerinde şeritlerle okulun ismi ve simgesi vardı. Köşelerinde kalan boşluktan bakıyordum odasına ve göz göze gelmemizle sırıtıp kağıtlarımı kaldırdım. "Bekleme gel gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...