Yaşanan tartışmadan sonra eve gitmek istemeyince salona yakın bir ev arayışına düşmüştü Akın. Tek kalmaması konusunda çok uyarılmıştı zamanında ama bu uyarıları yok sayıyordu. Bu yüzden salondakilere belli etmemişti annesi ile olan durumunu ve mahalleyi tek başına geziyordu. Birkaç kiralık yazısı asılı olan evi ziyaret etmişti ama dış kapıları dahi sağlam olmayan bu yerlerde kalamazdı. Bir elinde simit, pes etmeden mahalleyi gezmeye devam ettiği şu anlarda onu dikkatle seyreden Kağan'dan habersizdi. Her adımını dikkatle izliyordu Kağan. Sahilde gördüğü manzaradan sonra Akın'ın karşısına dikilip sustuğu günlerin hırsını çıkarmak istemişti ama yeni bir yenilgi daha yaşamayacağından emin olmak istiyordu.
Spor salonuna on beş dakika kadar mesafede bir yerdeydi şimdi. Kiralık yazısına bakıyordu ve simitinden kalan son lokmayı da ağzına attıktan sonra pencerede yazılı olan numarayı aradı. Birkaç dakikaya geleceğini söyleyen ev sahibinden sonra telefona bakmaya devam ederek kaldırıma oturdu.
Gördüğü her ayrıntıdan şüphelenen Kağan, Akın'ın telefon ekranında neye baktığını merak etmişti. Kaşlarını iyice çatmıştı şimdi ve "Ağ Alaca. Bu herifte ne buldun sen kafayı yiyeceğim" diye mırıldandı kendi kendine. Kimle karşı karşıya kaldığını daha iyi biliyordu artık Kağan. Kimselerden yardım istememişti. Sessiz kaldığı günlerde Akın'a dair ne varsa kendi başına araştırmıştı ve öğrendiklerinden sonra biraz daha temkinli olmayı seçmişti.
Gelen ev sahibi ile beraber apartmana giren Akın'dan sonra arabadan indi Kağan ve mahalleye dikkatli bir bakış atarak arabanın yanında beklemeye devam etti. Üşenmiyordu. Saatler boyu takip etmeye devam edebilirdi ama babası arayınca sıkıntıyla eve doğru bakarak arabaya bindi. Gitmeden önce baktığı apartmanı iyice kazımıştı aklına ve "Görüşeceğiz seninle, görüşeceğiz" diye söylenerek yola koyuldu.
"Bir yıldır boş burası delikanlı. Bekara vermem diye yemin ettim. Boşuna tartışmayalım"
"Niye ya? Bekar adam sokakta mı yatsın dayı şimdi ne alaka?"
"Yatmasın tabi ama benim evimde de yatmasın."
"Senin karın ağrın ne bi söyle hele?"
"Yemin ettim yemin. Daha bekara ev falan vermem"
"Bozarız biz yeminleri sen orayı geç şimdi. Ben bi uyumaya geleceğim, başka bir şey yok ki"
"E o daha kötü. Otel gibi kullanacaksın. Kimle geleceğin belli değil"
"Dayı ben sapık birine mi benziyorum hayırdır? Uyuyacağım alt tarafı. Başka bir derdim yok. Ne ima ettin sen şimdi?"
"Olmaz. Olmaz yok. Yüzün gözün... Belli yani seni rahat bırakmazlar."
"Kim?"
"Tövbe estağfirullah! Konuşturacak beni kötü kötü. Anan babanla niye kalmıyorsun? En edeplisi odur. Ben hacı adamım, evimde ahlaksızlıklar istemem. Beni günaha sokma, sen git ailenle yaşa burada birbirimizi üzmeyelim"
"Günah almak hacılığına şey etmiyor mu şimdi?"
"He?"
"Valla günahımı aldın diyorum dayı. Görüşürüz artık o tarafta. Helal de etmem söyleyeyim."
"Dur hele dur. Ne günahını almışım?"
"Sapık muamelesi yaptın bana. Halbuki ben işimde gücümde biriydim senden de kiracın olmayı istedim ama türlü türlü şeyler söyledin durduk yere, kalbimi kırdın. Sen otur şimdi bu günahını bi düşün."
"Dur yav dur. Sıkıntı verdin şimdi."
Zavallı yaşlı adam, bir insanın kalbini kırmaktan haya ettiği için çok korkmuştu ve Akın'ı bu şekilde göndermeye içi razı gelmemişti. Evin iki odası vardı. İki odayı göstermişti düşünmeye devam ederken, mutfak ve arka balkonu da gösterdikten sonra Akın'ın ciddi ifadesine bakmıştı dikkatle ve "Yaşın kaç senin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
Tiểu Thuyết ChungÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...