38.Biri Ruh, Diğeri Nefes..

1.4K 148 212
                                    

     Uyumadığım halde kabus görüyordum. Hep aynı görüntü, hep aynı korkunç ihtimal canlanıp duruyordu zihnimde. Nasıl diye soruyordum görüntüler her başa sardığında. Silahların yönü değişebilirdi, evimize doğru yağdırılan kurşunlar ona dönebilirdi ama o bu ihtimali hiç düşünmemiş gibiydi. Üstelik bir defa değil iki defa hiçe saymıştı memleketimi, bir kere çarpmak yetmezmiş gibi o lanet arabaya,  iki defa üst üste yapmıştı bunu ve aklım almıyordu. Belki silahların yönü değişmemişti, belki kimsenin burnu dahi kanamamıştı fakat küçük, çok küçük bir an için yönü değişecek tek bir kurşun şimdi memleketime sonsuz bir ateş bırakmış olabilirdi.

Bunu yaptığım için kendimle gurur duymuyordum ama gördüğüm gibi değildi zihnimde canlanan sahneler. Bir şekilde onu kanlar içinde hayal ediyordum, cansız bedenine dev çığlıklar savuruyordum ve bütün gücümü tüketen çaresiz çığlıklarımın ona ulaşmıyor olmasına mahvoluyordum.

İrkildiğimde, "Alaca iyi misin?" diye sordu ablam. Yüzüne baktığımdan emin değildim. Başımı kaldırmıştım ama öyle sersemlemiş durumdaydım ki nereye baktığımı bilmiyordum.

"Gel bi elini yüzünü yıkayalım"

Kolumdan tutarak ayağa kalkmamı sağladı. Birlikte banyoya geçtiğimizde dışarıda bağrışmaya devam eden amcamlara dikkat kesilmişti ablam ve suyu açmadan önce banyonun kapısını kapatıp küçük pencerenin dibine yaklaştı.

Alparslan amcamın sesini duyabiliyordum. Her zamanki gibi bağırıp çağırıyordu. Bu defa en az onunki kadar gür çıkan ses ise dedeme aitti. Mahalle gençlerini azarlıyor, kafasına göre mahallenin ortasına kadar gelmiş olan kişilerin hesabını soruyordu. Ağabeyimin sesi de değiyordu kulaklarıma, neredeyse herkes bir şey söylüyordu ama ne söyledikleri net biçimde anlaşılmıyordu; çok gürültü vardı.

"Eve sıktılar ama birimize denk gelebilirdi, bunu konuşmak yerine intikam lafı yapıyor salak Kağan'a bak ya!"

"Mahalleden birine bir şey olmamıştır değil mi?"

"Yok kız, Osman'ı duymadın mı? Bizimkiler oraya varamadan gitmiş pislikler. İzel'in de ödü koptu, kıyamam. Aradın mı, bi ara istersen?"

Ellerime baktığında İzel'i arama fikrini bir kenara bırakmıştı ablam, endişeyle yaklaşmıştı ve ellerimi sıkıca kavrayıp, "Buz gibi ellerin kız" diye mırıldandı.

"Benim abimle konuşmam lazım"

"Geçeriz birazdan eve, korkma bak hepsi bahçede yani, hallolacak her şey"

Korkmuyordum, aksine korkudan oldukça uzak bir yerdeydim. Saf bir öfke vardı içimde. Memleketimin sahibine kan kusuyordum. Aklıma ne geliyorsa aynen söylüyordum ama bütün bunları içimden yapıyor olmak rahatlamamı sağlamıyordu. Söylemek istediğim bu kadar çok şey varken mesajlarına yanıt vermiyor olmak da rahatlatmıyordu, bu şekilde yeterince tepki gösterebildiğimi düşünmüyordum çünkü mesajlarında hayal etmekten kurtulamadığım korkunç ihtimalin farkında dahi olmadığını görüyordum.

"Alaca? Kız bak sen iyi görünmüyorsun. Bi doktora gidelim mi sakinleştirici falan verir belki?"

Bir şey söylemeden banyodan çıktım. Hızlı bir şekilde babaannemin evinden kurtulduktan sonra bahçede tartışanlara bakarak ilerlemeye devam ettim ve kendi evime girmeyi başardığım gibi hızımı kesmeden teras katına koşturdum. Çizim yapma derdinde değildim. İyi gelecek tek yer orasıymış gibi hissediyordum sadece ama birkaç basamak sonrası açılan dış kapının sesi ile durdum.

Eve gelen annemdi. Hırkasını çıkarttığı gibi "Gel buraya gel" demişti tepkili bir tonda ve yanına ilerleyişimi seyrederken kaşlarını çatmaya uğraştı. Pek becerebildiği söylenemezdi ama yumuşak bir ifade yoktu yüzünde, dikkatle bakıyordu meraklı bakışlarıma ve "Akın kim?" dedi.

ALACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin