Yanaklarıma yapıştırdığım kıllardan sonra aldığım ceketi giymek kalmıştı geriye ama ceketten önce kendime bir bakmak istemiştim ve gördüğüm kişiye inanamadım. Yani bir kıza benzemiyordum ama erkeğe de benziyor muydum tartışılır. Bir sıkıntım varmış gibi görünüyordum. Sanki bir noktadan sonra gelişim gösterememişim ve ortaya karışık bir şey olmuşum gibi. Şaşkın bakışlarımla ceketi de üzerime geçirdikten sonra iyice üzülmüştüm aynada gördüğüm kişiye. Bu ne biçimsiz bir erkekti yahu, yüklenememiş, yarım kalmıştı resmen.
Dışarıda beni bekleyen ak sakalın bu halimi gördüğü anda nasıl bakacağını çok merak ediyordum. Bir an önce karşısına çıkmak istiyordum ama kendimi inceleme işini bir türlü bırakamıyordum.
Aniden içinde bulunduğum giyinme kabininin kapısı tıklatıldı. Kendime tamamdır yiğidim sakin ol diye fısıldamıştım kapıyı açmadan önce ve derin bir nefes alarak kabinden çıktım. İlk karşılaştığım gözler ak sakala aitti. Ayaklarımdan başlayıp yanaklarıma yapıştırdığım kıllara kadar ince ince ve oldukça şaşkın bir bakış attı ama yüzündeki ciddiyeti uzun sürmedi. Kahkaha ile eğmişti başını ve içeri dönmemi işaret ederek "Git normal haline dön, kırık erkek seni" diye alay etti.
"Olmadı mı ya?"
"Kızım kimse görmeden git değiştir üstünü."
"Niye ya? Oldu bence.. Tamam biraz tuhaf görünüyorum ama oldu yani, kıza benzemiyorum"
"Erkeğe mi benziyorsun yani? Nerenin erkeği bu peki?"
"Dalga geçme!"
"Yav küfür yiyeceğiz git değiştir şunu"
"Hayır değiştiremem! O kadar uğraştım ya, bırak deneyeyim."
"La havle. Kızım olmadı olmadı. Böyle bir erkek modeli yok."
"Var! Aha işte, var , ben!"
Yanımıza gelen satış elemanına kaçamak bir bakış atarak alnını ezmişti ak sakal. Zavallı kız, ne söyleyeceğini bilemiyordu bana bakarken ve bu zorlanışı yanaklarının kızarmasına neden oluyordu.
Sesim tiz olduğu için konuşmadan ak sakalın yanına ilerledim. Kolundan çekerek eğilmesini sağlamıştım ve kulağına yaklaşarak, "Ben güya dilsizim, sesimi değiştiremem" diye fısıldadım. "He bi o sıkıntı çünkü şu anda?"
"Ya ak sakal!"
"Ödeme nereden yapıyoruz?"
Akın, satış elemanı ile beraber kasaya ilerlediği sırada ben de kendi eşyalarımı toparlamıştım ve mağazanın kapısına gidip insanların garip bakışlarına karşı anlamsız bir öz güvenle karşılık vermeye başladım.
Cüzdanını pantolonun arka cebine sıkıştırarak yanıma gelen ak sakal, sürekli olarak gülüyordu. Gülmemesi için kendimce sert olduğunu düşündüğüm ifademi takınıyordum ama etkili olmuyordu maalesef. Son kez ince ince süzmüştü erkek halimi, yine yarım bir gülümseme vardı tabii yüzünde ve "Hadi yürü erkek. Geç kaldık" dedi alaycı bir şekilde.
Gözlerimi devirerek yürümeye başladığımda o kadar çok insanla göz göze geliyordum ki, içlerinden birini her an azarlayabilirdim. Ne var yahu, illa geniş omuzlu, uzun boylu, yakışıklı mı olacak erkek dedikleri. Ben de böyle bir erkektim. Belki sahiden böyle bir erkektim, belki yeryüzünde bu görüntüye sahip olan.. Yok ya, sanmıyorum. Bu örnekten bir tane var ve o da bendim işte.
Otobüse değil de taksiye binmiştik bu defa. Ön koltuğa geçen ak sakal, adresi tarif ederken omzunun üzerinden dönüp gariban halime bakmıştı ve oturuşumu işaret etti. Hanım hanımcık, gayet normal bir şekilde oturduğum için neyi işaret ettiğini anlayamadım ve yaklaşıp "Ne?" diye fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACA
General FictionÇok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ortak edeceğim, herkes kıyısından köşesinden geçecek hikayelerimin, sustuklarıma herkesi şahit edeceğim...