Meraba arkadaşlar. 2 gündür 15.bölümü yüklemeye çalışıyorum. Leptobum geldi sonunda. Orada yazılı hazir ama bir türlü yükleyemedim. İnternette sorun var. Bu bölümü 3.kez yükleyeceğim. Bir türlü yükleyemedim bu bölümü. Neyse. :)) Arkadaşlar sizi sıkıyor muyum ya da bunaltıyor muyum? Beğeniyor musunuz bölümleri. Kısada olsa düşüncelerinizi belirtin lütfen. :))
Keyifli Okymalar. :))
-Zeynep-
Sabah kahvaltıdan sonra Kerem ile kayak için dışarı çıktık, saat 16.00 hâlâ dışarıdayız. Saatlerdir dışarıdayız. İnat ettim çünkü. Yavuz Hoca Kerem'e 2 kez gösterdi ve Kerem olayı hemen kavradı. Profesyonel bir şekilde kaymıyor ama en azından benim gibi sürekli yere kapaklanmıyor. Ben daha ayakta duramıyorum ki.
"Zeynep, canım. Hadi elimi tut birlikte yapalım."
"Ya hayır tek yapacağım. Bak sen öğrendin, bende öğrenebilirim."
"Öğrenirsin güzelim de, saatlerdir uğraşıyoruz. Hem daha burdayız. Yarın tekrar deneriz. "
"Tamam son kez deneyeceğim."
"Bu kaçıncı son Zeynep?"
"Vallahi söz. Beceremezsem döneriz otele. Olmaz mı? "
"Off peki."
Yavuz Hoca son kez gösterirken anladığımı söylüyorum. Kayak için olan alanın tam ortasındayız. Yavuz Hoca gösterirken aşağı doğru kayıyor. Kerem'e dönüyorum.
"Bu sefer olacak, görürsün."
"Dikkatlo ol!"
Kayak için kendimi hazır hissettiğimde bedenimi aşağı doğru salıyorum. Kerem'e dönüp "Yaptımm!" diye bağırırken önüme döndüğümde hemen ilerimde kayan kıza çarpmayım derken ayağımı burkup yuvarlanıyorum. Yuvarlanırken her omzumu çarpmamda acım kat kat artıyor. Acı dolu inlemem beni dinlemeden ağzımdan feryat gibi çıkıyor. Ne kadar yuvarlandım bilmiyorum ama gözlerim kapanacakken birinin beni tutmasıyla duruyorum. Gözlerimi çok hafif açtığımda bulanık şekilde tutan kişiye bakıyorum. Kerem olmasını isterken, Yavuz Hoca olduğunu görüyorum. Gözlerim kapanırken son duyduğum ses Kerem'e ait oluyor.
"Zeynepp!"
****
"Zeynep uyan fındığım. Ben geldim."
" Baba?"
"Burdayım canım, burdayım."
"Nerdeyiz biz baba?
"Ne önemi var canımın içi. Burdayım, yanımdasın. Lüzumu var mı?"
"Yok tabi."
"Oraya bir daha göndermeyeceğim seni kızım. Artık hep gözümün önünde olacaksın. Hem ellerini de tutuyorum yine."
"Seni çok seviyorum baba. Ama gitmeliyim. Bana seni seviyorum demek yerine ellerini tutuyorum diyen adamı yalnız bırakamam. Sen ister miydin ellerini sıkı sıkı tutan birini bırakmayı?"
"Zeynep, kızım. Sen seni sevene değil sevmeyene koştun. Koşarken sürekli düştün. Düşerken çektiğin acıyı kimse görmesin diye o güzel gülümsemenle kapattın. Ama artık kapatma. Sen acına inat gülümsedikçe kalbin parçalanıyor. Canın mı yandı? Bağır, çağır ama içine atma. Tıka basa doldun çünkü. Yapma yavrum, kaldıramazsın! Bir bakmışsın ki kalbinde taşıdığın acılar seni yerle bir etmiş. Söylemek istediğim, gerektiği yerde ağla. Kimi zaman içine, kimi zaman dışına. Hangisi canını daha fazla yakar bilmiyorum ama ağla. Ben artık dizleri yara içinde kalkmaya çalışan bir Zeynep görmek istemiyorum. 'Güçlü' demek asla ağlamaz demek değil. Gücünü kaybetme savaşcım!"